Aylık arşivler: Şubat 2012

Oxford’u ihya eden Türk!

Adını dünya çapında duyuran Türk müzik adamı,Atlantic Records şirketinin kurucusu Ahmet Ertegün’ün eşi Mica Ertegün, Oxford Üniversitesi’nde “Mica ve Ahmet Ertegün Beşeri Bilimler Lisansüstü Eğitim Burs Programı”nın başlayacağını açıkladı.

Oxford Üniversitesi Rektörü Lord Patten, 29 Şubat Çarşamba günü The British Academy’de gerçekleştirilen davette, yeni burs programını, 900 yıllık tarihleri boyunca beşeri bilimler dalında aldıkları en cömert destekle hayata geçirdiklerini duyurdu.Mica ve Ahmet Ertegün tam burs programına; dünyanın her köşesinden edebiyat, tarih, müzik, arkeoloji, sanat tarihi, Asya veya Ortadoğuaraştırmaları gibi dallarda lisansüstü eğitim görmek isteyen öğrenciler başvurabilecek. Mica Ertegün tarafından kendisi ve merhum eşi adına yapılan bağışın miktarı, 26 milyon Pound’u (yaklaşık 72 milyon TL) aşacak.

Bilgi dağarcığını ve vizyonunu geliştirme düşüncesinde ve arayışında olan, yüksek vasıflı öğrencilerin desteklenmesi misyonuyla hareket edecek “Mica ve Ahmet Ertegün Beşeri Bilimler Lisansüstü Eğitim Burs Programı”na, başlangıçta yılda 15 öğrenci kabul edilecek. Bu sayı sonraki senelerde 35’e kadar çıkacak. Programa kabul edilen öğrenciler, Oxford’un merkezinde bulunan, son teknolojiyle donatılmış 5 katlı Gregoryen bir bina olan “Mica ve Ahmet Ertegün Evi”ni, araştırma merkezi olarak kullanabilecek. Ertegün Evi ilk bursiyerlerini, 2012 Aralık ayında başlayacak yeni akademik yılda kabul edecek. Burstan yararlanarak Ertegün Evi’nde kalan öğrencilere, kendilerinden sonra gelenlere yapacakları tam zamanlı danışmanlık hizmeti karşılığında ücret de verilecek. Evde ayrıca öğrencilere yönelik, seminer, konferans, etkinlik ve konserler gerçekleştirilecek.

Oxford Üniversitesi Rektörü Lord Patten, “Mica Ertegün’ün cömert bağışı sayesinde, dünyanın en başarılı beşeri bilimler lisansüstü öğrencilerinin kaliteli araştırmalar yapabileceği, birbirleriyle etkileşime geçebileceği, bilgi ve kavrayışlarını geliştirebileceği böylesi bir destek; Oxford gibi büyük üniversitelerin geleceği için hayati önem taşıyor. Burstan yararlanacak parlak öğrencilerin, üniversitemizin halen sürdürdüğü çalışmaları desteklemenin yanı sıra, geleceğin öncü araştırmacıları olacağına inanıyoruz.” dedi.

2006 senesinde aramızdan ayrılan Ahmet Ertegün’ün eşi ve New York’un ünlü iç mimarlarından MicaErtegün, “Tarih, müzik, dil eğitimi, edebiyat, sanat ve arkeoloji konulu çalışmalar, Ahmet ve benim için yaşamdaki en büyük hazları oluşturuyordu. İçinde bulunduğumuz karmaşa ortamında insanları yakınlaştırıp birbirlerini anlama kapasitesini artıracak, daha insani bir dünya yaratmaya yardımcı olacak beşeri bilimleri desteklemenin önemli olduğuna inanıyorum. Oxford Üniversitesi’nde başlattığımız Mica ve Ahmet Ertegün Beşeri Bilimler Lisansüstü Eğitim Burs Programı’yla, tüm dünyadaki zeki ve heyecanlı öğrencilere ilham vermeyi, kendilerini beşeri bilimler konusuna adamalarını sağlamayı hedefledik. Hayalim, bir gün Ertegün bursiyerlerinin tarihçi, filozof, arkeolog, yazar, besteci, din adamı ve devlet adamı olarak toplumlara liderlik etmesi…” dedi.

Burs programının, üniversitenin 900 yıllık tarihinde beşeri bilimler alanında yapılan en büyük bağış olduğunu belirten Oxford Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Andrew Hamilton, sözlerine, “İngiliz Hükümeti’nin bu alana katkılarının azaldığı günümüzde, ilerigörüşlülük ve cömertlikle verilen destekler, beşeri bilimlerin gelecek nesillere ulaştırılmasına imkan tanıyacak. Mica Ertegün ve Americans for Oxford şirketine, programı hayata geçirdikleri için teşekkür ediyoruz.” diye devam etti.

Ahmet Ertegün

Müzik dünyası ve endüstrisi için çok önemli ve etkili bir kişiydi. Atlantic Records şirketini kuran Ertegün; John Coltrane, Eric Clapton, Ray Charles, The Rolling Stones, Led Zeppelin ve daha birçok ünlü sanatçının kariyerine yön verdi. Türk diplomasisinin önemli isimlerinden olan babası Büyükelçi Mehmet Münir; İsviçre, Fransa ve Londra’nın ardından, Franklin D. Roosevelt hükümeti sırasında Türkiye’nin Washington Büyükelçiliğini yaptı. Ahmet Ertegün, gençliğinde başlayan müzik merakı sayesine 1947 senesinde plak şirketini kurdu. Kardeşi Nasuhi ile beraber blues ve soul hayranı olarak, R&B müziğinin caz tınılarıyla başarıyla harmanlanmasını sağladı. Rock and Roll’un ortaya çıkışı ise Ahmet Ertegün’ün yeni sanatçıları keşfetme, müzik türlerini şekillendirme ve modern kültüre katma konularındaki yükselişine katkı sağladı. Ertegün, Maryland Annapolis’de bulunan St. John’s College’da aldığı Beşeri Bilimler eğitiminin, hayatı boyunca tüm hayallerini gerçekleştirmesine büyük katkıda bulunduğuna inandı.

Mica Ertegün

Romanya’da doğdu. Sovyet işgali nedeniyle 1948 yılında ülkesini terk edip, İsviçre, Fransa ve Kanada’da yaşadı.1960’ta Ahmet Ertegün ile tanıştı. Ertegün’ün Mica’ya evlenme teklif etmek için, Montreal’de kaldığı Ritz Carlton otelindeki banyoya küçük bir orkestrayı sakladığı ve orkestranın “Puttin’ On The Ritz” parçasını çaldığı hikayesi, efsaneye dönüştü. Birbirlerini tamamlayan, yaratıcı ve iş odaklı iki uzmanın buluşması, başarılı bir yaşam geçirmelerini sağladı. Mica, “MAC II” isimli ilk mimari tasarım şirketini, 1967 yılında New York’ta kurdu. Bugüne kadar uluslararası birçok binanın tasarımını gerçekleştirdi, projeleri pek çok dergide yayımlandı, ödüller kazandı. Şirket halen, dünyanın en iyi iç tasarım kuruluşlarından biri olarak tanınıyor. New York Şehir Balesi ve Amerikan Sanatı Arşivleri’nin yönetim kurulunda uzun yıllar görev yapan Ertegün, halen dünya kültür mirasını koruyan World Monument Fund ve New York’un ünlü müzikhollerinden Jazz at Lincoln Center’ın yönetiminde çalışıyor.

SGK cebe girdi!

Sosyal Güvenlik Kurumu, emekli maaşının bağlandığı, sigorta girişinin yapıldığını, evlenme ve çeyiz ödemesini cep telefonu mesajıyla bildirecek.

Vatandaşların cep telefonuyla bilgilendirilmeleri için kayıt olmaları gerekiyor. Kurum’un internet sitesine girip TC kimlik numarasıyla cep telefonunumarasını eşleştirmeyenlere bu hizmet verilmeyecek.

SGK’nın hayata geçirdiği projeyle vatandaşlar, sık sık sosyal güvenlik merkezlerine gitmek zorunda kalmayacak. Cep telefonlarına gelecek mesajlarla sigortalılığın başlatılması, sigortalılığın sonlandırılması, maaş bağlanması, şahıs ödemeleri, iş göremezlik ödeneği, evlenme

yardımı, cenaze ödemeleri, hizmet borçlanması gibi vatandaşın yakından ilgilendiren bilgiler ücretsiz şekilde cep telefonlarına gelecek. 65 milyon cep telefonu abonesinin bulunduğu Türkiye’de on-line hizmete kapı aralayacak bilgilendirmenin olabilmesi için, GSM numaralarının veri tabanında toplanması gerekiyor. Vatandaşlara çağrıda bulunan SGK yetkilileri, 2012 yılı içinde söz konusu hizmetleri alabilmek için ‘kayıt yaptırın’ çağrısı yaptı.

KAYDIN YAPILACAĞI ADRES
Cep telefonuyla söz konusu hizmetlerin bildirimini almak isteyenler http://app2.sgk.gov.tr/IletisimBilgileri/jsp/IletisimBilgileriSorgula.jsp adresine giriş yapmak zorunda. Cep telefonu numarasıyla bilgi girişi yapacak kişi ile mesaj gönderilen cep telefonunun kayıtlı olduğu

kişinin aynı T.C. Kimlik numarasına sahip olması gerekiyor. Sistemde her vatandaş için bir cep telefonu numarası eşleştirilecek. Birden fazla numara taşıyanlar bütün numaralarına bilgi gelmeyecek.

SGK’NIN BU YIL İÇİNDE CEP MESAJIYLA HABER VERECEĞİ HİZMETLER
Hak sahiplerini ‘acaba benim emekli maaşım bağlandı mı?, çölyak parası yatırıldı mı? emzirme yardımı verildi mi?’ gibi sorulardan kurtaracak cep telefonu mesajları kilometrelerce yol gitmekten de kurtaracak. SGK’nın cep’e göndereceği hizmetler şöyle; şahıs ödemeleri, çölyak ödemeleri, 4a sigortalı tescil, 4b sigortalı tescil, 4c sigortalı tescil, 4a sigortalı işten ayrılış, 4b sigortalı işten ayrılış, 4c sigortalı işten ayrılış, 4a toptan ödeme, 4b toptan ödeme, 4b aylık bağlama, 4a geçici iş göremezlik, 4b geçici iş göremezlik, 4a emzirme yardımı ödemesi, 4b emzirme yardımı ödemesi, 4a hizmet borçlanmaları, 4a emekli ödemeleri, 4a cenaze ödemeleri.

Katlanabilir elektrikli otomobil yollarda! (Resimli)

İki kişilik katlanabilir elektrikli otomobiller Avrupa’da yollara çıktı. Tam şarj edildiğinde 100 kilometre yol alabilen küçük araçlar, standart bir otomobilen park ettiği alanın üçte birini kaplıyor.

“Hiriko” adı verilen otomobil, 4 adet tekerlek içi elektrikli motor ile çalışıyor. Katlanabilir tasarımı sayesinde otomobil kalabalık şehir caddelerinde en dar alanlara bile rahatlıkla park edilebiliyor.

MIT Medya Laboratuarı’nda görevli araştırmacılar tarafından oluşturulan elektrikli CityCar konseptinden geliştirilen otomobiller, İspanya’nın Bask bölgesindeki otomotiv şirketleri birliği tarafından ticarileştirildi.

Otomobilde geleneksel konumlu motor, karmaşık vites kutuları ve benzin deposu bulunmuyor, elektrikli motorlar tekerleklerin içine yerleştirilmiş. Bu sayede aracın arka tarafı kolay bir şekilde şasenin altına katlanabiliyor. Hiriko, katlandığında standart bir arabanın park ettiği yerin üçte biri kadar yer kaplıyor.

Otomobil bir kez şarj edildiğinde 100 kilometre mesafe kat edebiliyor. Yakıt tasarrufu sağlayan bu araçların çevreyi de koruduğunu söyleyen uzmanlar, ticari üretime önümüzdeki yıl İspanya’da başlanacağı belirttiler. 12 bin 500 Euro mal olacak otomobillerin daha çok otomobil kiralama sistemi ile kullanılabileceği kaydedildi.
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim
elektrikli otomobil,Hiriko,teknoloji,bilim

Yok artık Nokia!

Barcelona’da devam etmekte olan Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtılan yeni Nokia 808 PureView telefon 41 megapiksellik kamerası ile şaşırtıyor.

İspanya’nın Barcelona kentinde düzenlenmekte olan Dünya Mobil Telefon Kongresi’nde, Nokia’nın tanıttığı 41 megapixel kameralı cep telefonu 808 PureView, mobil telefon teknolojisindeki ilerlemenin boyutlarını gözler önüne serdi.

Teknoloji sitesi “mashable.com”da yer alan habere göre, hayalkırıklığı yaratan “Symbian” işletim sisteminin amiral gemisi niteliğindeki cihaz, Carl Zeiss optik lensleri ve Nokia’nın geliştirdiği “over-sampling” teknolojisini biraraya getiriyor.

Nokia’nın daha sonra çıkaracağı aşırı yüksek megapixel kameralı telefonlarda kullanacağı PureView teknolojisiyle üretilen 808 PureView, ayrıca “çok canlı, temiz ve 140 desibele kadar ses kaydetmeye” olanak sağlayan Rich Recording adlı bir özelliğe sahip bulunuyor.

Tek çekirdekli 1,3 GHz işlemciye sahip 4 inç genişliğinde 360×640 pixel ekrana, 512 MB RAM ve 16 GB hafızaya sahip cihaz, Mayıs’ta piyasaya çıkacak ve 450 euroya satılacak.

Türkiye hurdaya 9.8 milyar ödedi

2010 yılında toplam hurda tüketiminin yüzde 76 oranındaki kısmını ithalâtyolu ile karşılayan Türkiye, 2011 yılında ihtiyacının yüzde 71 oranındaki kısmını ithal etti.

Yurtiçinden tedarik edilen hurdanın toplam tüketim içerisindeki payı, yüzde 24’ten yüzde 30’a yükselmiş oldu. Öte yandan Türk çelik üreticileri 2011 yılında 21.46 milyon tonluk hurdaithalatı için yurt dışına 9.77 milyar dolar ödedi.

Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği çeliksektörünün yerli hurda tedariki ile ilgili verilerini açıkladı.

Açıklamada “2010 yılında 29.14 milyon ton seviyesinde bulunan Türkiye’nin ham çelik üretimi, 2011 yılında yüzde 17 oranında artışla, 34.1 milyon tona ulaştı. Üretimde sağlanan 5 milyon ton civarındaki artış, hurda tüketiminin de, 2010 yılındaki 25.26 milyon ton seviyesinden, yüzde 22’ye tekabül eden 5 milyon ton civarında artışla, 30.79 milyon ton seviyesine yükselmesine sebebiyet verdi. 2010 yılında toplam hurda tüketiminin yüzde 76 oranındaki kısmını ithalât yolu ile karşılayan Türkiye, 2011 yılında ihtiyacının yüzde 71 oranındaki kısmını ithal etti. Böylece, yurtiçindentedarik edilen hurdanın toplam tüketim içerisindeki payı, yüzde 24’ten yüzde 30’a yükselmiş oldu.

2010 yılında, 19.19 milyon tonluk hurda ithalâtına 7.1 milyar dolar bedel ödeyen Türk çelik üreticileri, 2011 yılında 21.46 milyon tonluk hurda ithalâtı için, yurtdışına 9.77 milyar dolar döviz aktardı. 2010 yılına kıyasla, hurda ithalatının miktar açısından yüzde 11.8 oranında artış göstermesine karşılık, değer açısından artışın yüzde 37 seviyesinde gerçekleşmesi, ortalama hurda fiyatlarının 2010 yılındaki 371 $/ton seviyesinden, 2011 yılında 455 $/ton seviyesine yükselmesinden kaynaklandı. 2011 yılında, Türkiye’nin toplam ham çelik üretiminin yüzde 17, temel girdi olarak hurda tüketen elektrik ark ocaklı tesislerin ham çelik üretiminin ise yüzde 20.9 oranında artmasına rağmen, hurda ithalatındaki artışın yüzde 11.8 seviyesinde kalmasında, yerli hurda tedarikinin yüzde 54 oranında yükselmiş olması önemli bir rol oynadı. Bu sayede, demir çelik sektörü, 4.24 milyar dolar değerinde hurdayı, iç piyasasından karşılayarak, döviz tasarrufu sağlamış oldu.

2011 yılında, AB bölgesinden yapılan hurda ithalâtı yüzde 6.4 oranında düşüşle, 9.9 milyon ton seviyesine gerilemiş olmasına rağmen, Türk çelik sektörü, toplam 21.46 milyon tonluk hurda ithalâtının yüzde 46 oranındaki önemli bir kısmını AB ülkelerinden gerçekleştirdi. Türkiye’nin toplam hurda ithalâtında yüzde 27.1 oranında paya sahip olan ABD’den yapılan ithalât ise, yüzde 36.4 oranında artışla, 5.82 milyon tona ulaştı.

ABD’nin ardından Türkiye’nin hurda ithalâtında üçüncü sırada yer alan Rusya’dan yapılan ithalât, yüzde 51.2 oranında artışla, 2.33 milyon tona ulaşırken, Rusya’nın toplam ithalatımız içerisindeki payı da yüzde 10.9 seviyesinde gerçekleşti. 2004 yılında Türkiye’nin hurda ithalâtında yüzde 10 oranında paya sahip olan Ukrayna’dan yapılan ithalât ise, yüzde 27.6 oranında artışla, 692 bin tona yükselmesine rağmen, toplam ithalâtımız içerisindeki payı yüzde 3.2 seviyesinde kaldı.

Türkiye’nin toplam hurda tüketiminin yüzde 22, hurda ithalâtının ise, yüzde 11.8 oranında arttığı 2011 yılında, çelik sektörünün yerli hurda kullanımı yüzde 54 oranında artışla, 6.06 milyon tondan, 9.33 milyon tona ulaştı. 2010 yılına kıyasla, Türkiye’nin hurda tüketimindeki 5.53 milyon tonluk artışın yüzde 59 oranındaki kısmı yurtiçinden karşılandı. Böylece, toplam tüketim içerisinde, yerli hurda kullanımının oranı, yüzde 24’ten yüzde 30’a yükseldi.

2011 yılında, yurtiçinden tedarik edilen hurda miktarının hızlı bir şekilde arttırılabilmesinde, Ekonomi Bakanlığımız öncülüğünde yürütülmekte olan Yerli Girdi Tedarik Stratejisi çalışmalarının da önemli bir katkısının olduğu değerlendiriliyor. Türkiye’de kurulmakta olan yeni kapasitelerin, elektrik ark ocaklı üretim teknolojisi kullandığı hususu dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda da hurda tüketiminin hızla artmaya devam edeceği tahmin ediliyor” sözlerine yer verildi.

Kredi kartı kullananlara müjde!

Kredi kartı aidatlarının 10 yıl geriye dönük olarak alınabileceğini açıklayan Tüketici Hakları Derneği, “Eskiden geriye dönük 2 yıl olan süre 10 yıla çıktı” dedi.

Kredi kartı aidatlarının 10 yıl geriye dönükolarak alınabileceğini açıklayan Tüketici Hakları Derneği, “Eskiden geriye dönük 2 yıl olan süre 10 yıla çıktı. Derneğimiz, haklarını aramak isteyen vatandaşlara yardımcı olacak” dedi.

Yargıtay’ın kredi kartları aidatları konusunda tüketicileri sevindirin bir karara imza attığını belirten Tüketici Hakları Derneği, yaptığı yazılı açıklamada, haklarını aramak isteyen tüm vatandaşlara yardımcı olma sözü verdi.

Açıklamada, bugüne kadarki uygulamalarda, bankalar tarafından yıllık üyelik aidatı adı altında kart sahiplerinden talep edilen tüm aidatların hakem heyetleri ve mahkemeler tarafından sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerlendirilerek, 2 yıllık zaman aşımına tabi tutulduğu anımsatıldı.

Aidatların 10 yıllık zaman aşımına tabi olması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, “Yargıtay, bu konuda çok önemli yeni ilke kararı verdi. Buna göre, tüketiciler tarafından aidatlar 10 yıl geriye dönük olarak talep edilebilecek.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bir uyuşmazlıkla ilgili verdiği kanun yararına bozma kararı uyarınca ‘kendi kartlarından yıllık üyelik aidatı tahsil edilmesinin haksız şart niteliğinde olduğu ve geriye dönük olarak 10 yıl boyunca talep edilebileceği’ sabit oldu” denildi.

“HAKLARINI ARAMAK İSTEYENLERE YARDIMCI OLACAĞIZ”
Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, Yargıtay’ın kararının emsal niteliğinde olduğunu belirterek, tüketicilerin bankaların aldığı yıllık kredi kartı kullanım ücretinin 10 yıl geriye dönük olarak talep edebileceklerini kaydetti.

Haklarını aramak isteyen tüm vatandaşlara yardımcı olunacağının ifade edildiği açıklamada, “Tüketiciler geçmişte bankalara ödemiş oldukları geriye dönük 10 yıllık üyelik aidatlarının defaten kendilerine iade edilmesini istemeli. Ödenmeyen bedellerin, faizi ile tahsili için yasal yollar tüketicilere açık” denildi.

Ücretsiz şifre dönemi bitiyor!

Taksimetre internet şubesine girişte 25 kuruştan açılacak.

Babacan’ın “Vatandaş parayı taksiyle götürse havale ücretinden daha az öder” diye eleştirdiği komisyonlar yeniden gündemde. Bankalar internet şubesi için gönderilen şifreden 25 kuruş SMS ücreti almaya hazırlanıyor
Küresel ekonomik kriz ve Merkez Bankası’nın aldığı önlemler nedeniyle 2011’de kârları yüzde 10.3 eriyen bankaların yarasınamüşteri merhem oluyor. 200 civarında ayrı kalemden ücret ve komisyon alan bankalar, geçen yıl müşteriden alınan ücret ve komisyon gelirlerini hatırı sayılır düzeyde artırarak kârlarda dahabüyük bir darbe yemenin önüne geçti. Ancak, 2010 yılı sonunda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Vatandaş parayı taksiyle götürse havale ücretinden daha az ücret öder” diye eleştirdiği ve gündeme oturan banka ücret ve komisyonları önümüzdeki günlerde yeniden çok tartışılacağa benziyor. Bunun nedeni ise bankaların, internet bankacılığına girişte onay kodu olarak müşterilerinin cep telefonlarına gönderdiği mesajlardan ücret almaya hazırlanıyor olması. Bu konu perşembe akşamı Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetimi ile gazetecilerin buluşmasında da gündeme geldi. Buluşmada, TBB yönetimi sMsmaliyetlerine dikkat çekerek sMs ile şifre gönderiminin ücretlendirileceği sinyalini verdi. Bankaların internet şubesinin kapısından içeri giriş bedelinin ise 20-25 kuruş civarında olacağı belirtiliyor. Bankacılık kaynakları, bu tutarın bankadan bankaya değişebileceğini ancak sektörün önde gelen büyük bankalarının çalışmalarında 20-25 kuruş üzerinden hesaplamalarını yaptığı kaydediliyor.
GÜNLÜK 300-400 BİN SMS GÖNDEREN VAR 
Büyük ölçekli bir bankanın günlük ortalama 300-400 bin civarı SMS gönderdiğini belirten bankacılar, yıllık SMS maliyetinin ise 20-25 milyon TL’yi bulduğunu belirtiyor. Öte yandan internet şifresi SMS’in yanı sıra şifrematik gibi cihazlarla da müşterilere iletiliyor. Bankalar bu cihazı belli bir ücret karşılığında müşterilere satıyor. Bankaların, şifre cihazlarının pazarlamasına da ağırlık vermesi bekleniyor.
ŞUBEYE GİTMEK DE ÇARE DEĞİL 
Bankada yapılacak herhangi bir işleme komisyon ödememek için artık şubeye gitmek de çare olmayacak gibi görünüyor. Çünkü birçok banka, müşteri kendi şubesine de gitse komisyon alıyor. Son dönemde bazı bankalar müşterilerine gönderdikleri sms ile artık kendi şubelerinden yapacakları kredi kartı ödemeleri için bile 1-2 TL tutarında ücret alacağını duyurdu. Bankalar, 2011’de bankacılık hizmetgelirleri ile kredilerden alınan ücret ve komisyonlarını yüzde 18.9 yani 2.7 milyar TL artırarak 17.1 milyar TL’ye çıkardı. BDDK raporunda, bu gelirin esas olarak kredi kartı ücret ve komisyon gelirleri, havale ve diğer komisyon ve hizmet gelirlerindeki artış nedeniyle gerçekleştiği vurgulandı.

İlk yüz naklinin faturası belli oldu

Arka arkaya yapılan yüz nakilleri Türkiye’nin gündemine oturdu. Türkiye’de ilk yüz nakli operasyonunun faturası da SosyalGüvenlik Kurumu’na gönderildi.

Akdeniz Üniversitesi’nde ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Ömer Özkan, 19 yaşındaki Uğur Acar’a nakledilen yüzün bedelini 250 bin lira olarak belirledi. SGK fiyatlandırma komisyonu yüz nakli için ödenecek bedeli önümüzdeki hafta belirleyecek.

Türkiye’nin ilk yüz nakli operasyonu – Foto Galeri

Rakamın 60-70 bin lira arasında sabitlenmesinin beklendiği, fiyatın bundan sonraki yüz nakilleri için de referans olacağı öğrenildi. Milliyet Gazetesi’nin haberine göre, Antalya Akdeniz Üniversitesi’ndeki Türkiye’nin ilk yüz naklinin ardından Türkiye’yi gururlandıran bir haber de Ankara Hacettepe Üniversitesi’nden geldi. Geçirdiği kazada hayatını kaybeden N.A’nın yüzü, 5 yaşında televizyonun patlaması sonucu yüzünün yüzde 70’i hasar gören 25 yaşındaki Cengiz Gül’e nakledildi. İlk yüz nakli olan Uğur Acar’dan sonra Türkiye’nin ikinci yüz nakli kahramanları N.A ve Cengiz Gül oldu. N.A.’nın bağışladığı kol ve bacaklar da başka bir hastaya nakledildi.

TEDAVİ AMAÇLI YÜZ NAKİLLERİNİ DEVLET ÖDEYECEK

Dünyanın da konuştuğu operasyonların ardından yüz nakillerinin ödenip ödenmeyeceği tartışılırken Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Fatih Acar, “Yüz nakli çok ciddi bir emek istiyor. Bir doktor 5 saat ameliyat odasında, 24 saat hastanın başında bekliyor. Bunun karşılığı ödenmeli.” diyerek, tedavi amaçlı yüz nakillerini karşılayacaklarını müjdelemişti. Acar’ın açıklamasının ardından SGK yetkilileri yüz nakli yapan Prof. Ömer Özkan ve ekibine tebrik ziyareti de gerçekleştirdi.

Yüz nakillerine ödenecek rakamın belirlenebilmesi için Özkan’dan fiyat istendi. Özkan’ın gönderdiği fiyata Cihan Haber Ajansı (Cihan) ulaştı. 21 Ocak 2012 tarihinde 19 yaşındaki Uğur Acar’a Ahmet Kaya’dan alınan yüzü nakleden Prof. Dr. Ömer Özkan ameliyatın bedelini 250 bin lira olarak tespit etti. Söz konusu fiyatı SGK’ya da gönderen Özkan’ın teklifi Çalışma, Maliye, Kalkınma ve Sağlık bakanlıkları ile Hazine’den temsilcilerin katıldığı Fiyatlandırma Komisyonu’nun ilk toplantısında gündeme alınacak.

KALP NAKLİ 56 BİN LİRA, KARACİĞER 77 BİN LİRA

Yüz naklinde 250 bin lira talep edilmesi dikkatleri diğer organ nakillerine çevirdi. Yaşamsal önem arz eden kalp, karaciğer ve akciğer nakillerindeki fiyatlar, yüz nakline talep edilen fiyatın çok altında kaldı.

Devlet, insanın hayatta kalabilmesi için yapılan kalp nakli ameliyatlarına 56 bin lira, karaciğer nakli için 77 bin lira paket fiyat ödüyor. Yine hastaları diyalizden kurtaran ve 1 milyar liralık diyaliz masrafının Hazine’de kalmasını sağlayan böbrek nakline 31 bin lira veriliyor. Hastalara yapılan ince bağırsak ve akciğer nakillere ise 70 bin lira ödeniyor. Bu operasyonlarda doktora ayrı hastaneye ayrı para ödenmiyor.

Hastanın bütün masrafları SGK tarafından karşılanıyor. Kalp, karaciğer, böbrek, akciğer gibi hastaların yaşama tutunmasına vesile olan nakillere en fazla 77 bin lira ödenirken, yüz nakline verilecek rakam merak ediliyor. Alınan bilgiye göre, organ bağışlarını da etkileyecek yeni fiyatta her türlü denge gözetilecek. 250 bin lira istenen yüz nakillerinin devamının gelebilmesi için fiyatlandırma komisyonu 60 ile 70 bin lira arasında bir paket fiyat belirlemesi bekleniyor. Bu fiyatın hayati önem taşıyan nakillerin üzerine çıkmasına izin verilmeyecek.

Samsung’tan Wi-Fi fotoğraf makinesi

Kullanıcılar içinde bulundukları anları hemen sosyal ağlarda paylaşmak istiyor. Çektiği fotoğrafı anındapaylaşmak isteyenler için Samsung Wi-Fi’yi çıkarttı.

Sosyal ağların yaygınlaşmasıyla fotoğrafsaklama (ve dolayısıyla çekme) kavramı hızla değişiyor. Kullanıcılar içinde bulundukları anları hemen sosyal ağlarda paylaşmak istiyor. Ancak bunun tek yolu, şimdiye kadar, internetebağlanabilen akıllı telefonun her zaman çok da iyi sonuçlar vermeyen kameralarıyla çekim yapmaktı.

Öte yandan daha kaliteli çekim yapan fotoğrafmakinelerinden fotoğraf aktarımı , içinde kablonun olduğu uzun bir işlem gerekiyor. Bu fotoğrafları depolamaksa ayrı dert.

Akıllı telefonlarla bu anlamdaki tehdidine karşı durmak isteyen fotoğraf makinesiüreticileri, aradan kabloyu kaldırarak sosyal ağlarda fotoğraf paylaşmaya imkan veren Wi-Fi bağlantılı modelleri nihayet duyurmaya başladı. CES fuarına damgasını vuran Wi-Fi teknolojili fotoğraf makinelerinin ilk örneklerinden biri olan Samsung, WB150F modelini Avrupa’dan kısa süre sonra Türkiye’deki kullanıcılara da sunuyor. Benzer modellerin hemen her firmadan çıkacağını öngörmek yanlış olmaz.

WB150F ile kullanıcılar, herhangi bir Wi-Fi bağlantı noktasından fotoğraflarınıe-postayla gönderebiliyor. Sosyal ağlarda fotoğraflarını paylaşmak isteyen kullanıcılarsa Facebook, Picasa gibi sosyal paylaşım ağlarına paylaşabiliyor. Kullanıcıların çektikleri videolar YouTube’a yüklenebiliyor.

Samsung, çekilen fotoğrafların depolanması için hem kendi şirketinden hem deMicrosoft’tan yardım alıyor. Cihaza sahip kullanıcılar fotoğraflarını Samsung Cloud ve Microsoft SkyDrive’da yer alan ücretsiz veri depolama alanından yararlanarak, fotoğraflarına her yerden erişebilecek. Samsung marka cihazasahip olanlar buluta yedeklenen fotoğraflarına diledikleri zaman ulaşabiliyor.

Cihazın donanımsal özelliklerine baktığımızdaysa, 14 megapiksellik çözünürlük dikkat çekiyor. Cihazda ayrıca 18x optik süper zum lensleri yer alıyor. Video çekimleriyse HD çözünürlükte gerçekleşiyor.Türkiye’de Şubat ayında satışa çıkan cihaz 699 TL’lik fiyat etiketine sahip.

O İncil’in sırrı çözüldü mü?

Türkiye, bin 500 yıllık olduğu iddia edilen 2000 yılında bir operasyonda ele geçirilen İncil’i tartşıyor. Paha biçilmeyen İncil’le ilgili en çarpıcı çıkışı ise Aramca uzmanı Hocagil yaptı.

“Aramca eski bir dil. Bin 1500 yıllık incil keçi derisinden bir kâğıda sülyan boyayla yazılmaz. Haç, arkasına konulmaz. Arkasına ışık yansıtması yapılmaz. Noktalama işaretleri var Süryanca’nın.  O harflere bakarak yazılmış. Bu kitap uyduruk keçi derisine yazılmış. Barnabas İncil’i böyle bir şey değil”

Ankara Adliyesi Adli Emaneti’nde 1500 yıllık bir İncil bulunduğu ve Hz. İsa’nın ilk öğütlerini verdiği Aramca yazılı tarihi İncil’in, polis nezaretinde Ankara Etnografya Müzesi’ne devredildiği haberi büyükilgi topladı.

Vatikan’ın da istediği iddia edilen ve değerinin 40 milyon fotokopisinin ise 4 milyon dolar olduğu ileri sürülen İncil’le ilgili çok çarpıcı bir çıkış geldi.

1981 yılında Hakkari’de köylüler tarafından bir mağaradaki lahit içerisinde bulunan Hazreti İsa’nın dili olan Aramca yazılı İncil’in bir bölümünü tercüme eden ve bu İncil’in Barnabas İncili’nin bir bölümü olduğu kanısına varan Prof. Dr. Hamza Hocagil Haber 7’ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Hocagil, şu anda Etnografya Müzesi’nde sergilenen ve 1500 yıllık olduğu ileri sürülen İncil’i 1987 yılında incelediğini ve denildiği gibi Barnabas İncil’i değil sahte bir metin olduğunu öne sürdü.

BARNABAS İNCİL’İ BÖYLE BİR ŞEY DEĞİL

Kendisine  telefonla ulaştığımız Prof. Dr.  Hocagil, bahsi geçen İncil’i televizyona yansıyan görüntülerinden incelediğini belirterek şunları kaydetti:  “Bu Barnabas İncili diye söyledikleri kitabı 1987’de Ağrı’da görmüştüm. Bende fotokopileri de var. O zaman inceledim. İran’dan veya Doğu’dan bir yerden getirilmiş sanırım. Yani çok önemli bir kitap değil. 1500 yıllık bile değil. Bir defa 1500 yıl önce deri çok önemliydi.  Bu kitap çok çirkin ham bir deriye, sanıyorum sülyan boyayla yazılmış. Barnabas İncili böyle bir şey değil.

UYDURUK KEÇİ DERİSİ

Sergilenen kitabın derisinin eski dönemlere ait olmadığını söyleyen Hocagil, “Eski nesiller deriyi işlemesine bilen, deriyi kâğıt gibi kullanıyorlardı. İncil bu kadar uyduruk derilere yazılmaz. Bu Süryani geleneğine, Arami geleneğine ve o dönemin yazı tekniğine aykırı… 1500 sene evvel, 4’üncü yüzyıldan 7’inci yüzyıla kadar Süryaniler büyük bir teknik geliştirdiler. “Şam Papirüsü” diye kâğıt yaptılar. Böyle bir dönemde böyle bir uyduruk, keçi derisinin kurutulmuşu olmaz.” diye konuştu.

BİR KÜRDÜN ZEKA ÜRÜNÜ!

Barnabas İncili olması mümkün değil. İncil olduğunu nereden çıkarabilirler. Arkasında haç işareti var. Ve haç işareti de böyle ışık hologramları var. Büyük bir ihtimalle bir Kürdün zekasının ürünü. Fars’ın Acem de olabilir. Arkasında haç var. Haç bir zaman arkada olmaz. Hep sayfanın önünde olur. Öyle yamuk da durmaz. Haç çok kutsaldır.

Bu İncili en iyi okuyacak kişinin Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri ve Patrik Vekili Metropolit Mor Filiksinos Yusuf Çetin olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Hocagil, “Hatta Morgabriel Manastırı’ndan bir rahip getirseler, Pazar getirseler bunu rahat okur. Sahtekarlık yaparken Süryancanın harekelerini koymamışlar.” diye de ekledi.

SÜRYANİ KİLİSESİ: HER ESKİ KİTAP İNCİL DEĞİL

Konu hakkında Haber 7’ye bilgi veren Süryani Kilisesi’nden bir yetkili ise, bahsi geçen kitabın Süryanici dua kitabı olabileceğini belirterek, istenirse ne olduğu konusunda yardımcı olabileceklerini söyledi. Süryani Kilisesi yetkilisi şunları kaydetti: “Eğer bu kitabı bize getirirlerse ne olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Neticede Süryaniceyi iyi biliyoruz. Her görünen, bulunan eski kitabı İncil zannediyorlar. Oysa öyle değil. Dua kitabı da olabilir. Ya da başka bir metin. İncelenirse ne olduğu rahatlıkla ortaya çıkar”