Blog Arşivleri

İDOBÜS’le İzmir’e 5 liraya gidilecek

İDO’nun, deniz ve kara ulaşımını entegre eden İstanbul-İzmir seferleri, 22 Mart’ta başlayacak. Bursa’ya 1TL’ye seyahat edilebilecek. Fiyatlar kaç lira olacak?

İDO’nun Yenikapı Genel Müdürlük binasında düzenlenen basın toplantısında bilgi veren, İDO yabancı ortağı ve İDOBÜS hizmetinin fikir babası Sir Brian Souter, denizcilikte yepyeni bir kavram olan İDOBÜS hizmetinin benzersiz olduğunu ifade ederek, ilk kez deniz araçlarında uygulanacak bu modelin daha da geliştirilebileceğini söyledi.

İDOBÜS hizmetiyle yolcuların deniz otobüsleri ile İstanbul-Kabataş’tan Bursa limanına 50 dakikada ulaştırılacağını, oradan da Kamil Koç ve Ulusoy seyahat firmalarının otobüsleriyleyolcuların Balıkesir, Manisa ve İzmir’e taşınacaklarını anlatan Souter, buyolculukla İstanbul İzmir arasının 1,5 saat kısalmış olacağını kaydetti.

22 Mart’tan itibaren İstanbul ve İzmir’den karşılıklı günde 13 sefer yapılacağını aktaran Souter, günün ilk saatlerinde neredeyse her saat başı sefer olduğunu kaydetti.

Souter, hem deniz otobüsü hem de otobüslerde yolcular için internet erişimi imkanının bulunduğunu dile getirerek, esnek fiyat uygulaması sayesinde on binlerce ucuz biletin yolculara sunulacağını belirtti.

İDOBÜS’ün, kentler arasında demiryolu gibi çalışacağına dikkati çekerek, başarılı olduğu ölçüde destinasyonlarının sayısının artırılabileceğini belirten Souter, ”Bu tarihi bir olay. Vizyonumuz çok büyük, az kullanılan bir değer olan MarmaraDenizi’ni ele alıp şehirler arası tren yolu gibi kullanıyoruz. İDOBÜS hizmeti ile hem yolcuların zamandan tasarruf etmesini sağlayacağız, hem trafik tıkanıklığını engelleyeceğiz hem de kentin hava kalitesine katkıda bulunacağız” diyekonuştu.

Brian Souter, günde 10 bin yolcu düşündüklerini aktararak, yaz mevsimininsonunda bu projenin eğilimini değerlendireceklerini ve konsepti ispatladıktan sonra gidilecek yer sayısını artıracaklarını belirtti.

Souter, kötü hava şartlarında, daha büyük deniz araçlarını kullanacaklarını vurgulayarak, kullanacakları otobüs sayısının şu an için 20 adet olduğunu, talep arttıkça bu sayının yükseltilebileceğini bildirdi.

‘BURSA’YA 1 TL’YE SEYAHAT EDİLEBİLECEK’

İDO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Önder Sezgi de, ilk kez bugün http://www.idobus.com.tr internet adresinden bilet satışlarına başlanan ve 22 Mart’ta ilk seferi yapılacak olan İDOBÜS hizmeti ile denizyolu ve karayolu taşımacılığını birleştirdiklerini söyledi.

Bu hizmetin çok önemli olduğunu vurgulayan Sezgi, İstanbul’da günde 13 kez yapılacak seferlerin saat saat 06.00’da başlayacağını, saat 24.00’e kadar süreceğini kaydetti.

Sezgi, İzmir’den de günde yapılacak 13 seferin saat 01.30’da başlayacağını aktaran Sezgi, ”Bursa’ya yapılacak seyahatler 1 TL’den başlayacak. 22 Mart’tan itibaren Bursa’ya 1 TL’ye seyahat edilebilecek. Fiyatlar, 1-5-8-12 TL civarında olacak, en yüksek fiyat 25 TL olacak” dedi.

İDOBÜS’ün hizmet vereceği bölgede yıllık 10 milyon kişinin seyahat ettiğini anlatan Sezgi, ”Kabataş’tan yolcuları alıp Bursa Güzelyalı terminaline taşıyacağız. Bursa şehir içi taşımacılık hizmetimiz olmayacak. Ulusoy ve Kamil Koç otobüs şirketlerinin otobüsleriyle İzmir, yol üzerinde Manisa ve Balıkesir’e yolcu taşıyacağız” diye konuştu.

Önder Sezgi, İDO’nun yılda 53 milyon insana hizmet verdiğini ifade ederek, ”Esnek fiyatlandırma ile seyahatini önceden planlayabilen yolcular çok avantajlı seyahat edebiliyor. Bu sabit fiyatlandırmadan daha avantajlı ama yolculuğa son dakika karar verip en yoğun zamanı talep edenler normalin üzerinde bilet ücreti ödedikleri için şikayet edebilirler” şeklinde konuştu.

Yarın mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın

Türkiye bu geceden itibaren yeni bir soğuk ve kar yağışlı havanın etkisi altına giriyor.

Güncelleme:16 Şubat 2012 16:44

Sıcaklıklar 6-8 derece daha azalarak mevsim normallerinin altında seyredecek. Kar yağışı ile birlikte beklenen fırtına başta deniz olmak üzere ulaşımı çok büyük oranda etkileyecek.

İl ve ilçelerin 5 günlük hava durumunu öğrenin

İBB’den kar uyarısı

Haberin Devamı

İstanbul’da beklenen kar yağmurla başlayacak

Meteoroloji Uzmanı Bünyamin Sürmeli, yaptığı açıklamada vatandaşları uyardı. Sürmeli, “Yarın mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın ve araçlarınızı çıkarmayın” diye konuştu.

Sürmeli, yarın İstanbul’da etkili olacak kar yağışının daha önceki kar yağışı kadar etkili olmayacağını açıklarken, “Ancak, kar yağışı ile birlikte beklenen fırtına  deniz ulaşımını çok büyük oranda etkileyecek. Vatandaşlar bu konuda dikkatli olmalı” dedi.

Sürmeli sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yarın fırtına bekleniyor. Deniz ulaşımı büyük ölçüde etkilenecek. Trafik yoğunluğu artabilir. Yoğun ve gün boyu sürecek bir kar yağışı  bekliyoruz. Yağış pazar günü sona erecek.”

YARINKİ 40 UÇUŞ İPTAL

Türk Hava Yolları (THY), olumsuz hava şartları nedeniyle yarın yapılması gereken 40 iç ve dış hat seferini iptal etti.

THY’nin internet sitesinden yapılan duyuruda, yurt genelini etkisi altına alan ağır kış şartları nedeniyle havayolu ulaşımında aksamalar olduğu belirtilerek, yolcular iptal edilen yarınki iç ve dış hat seferleri hakkında bilgilendirildi.

Duyuruda, Atatürk Havalimanı’ndan yurt dışına yapılacak Hannover, Bakü, Cenevre, Atina, Hamburg, Nice ve Batum seferleri ile iç hatlarda Denizli, Ankara, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep, İzmir, Muğla, Sivas, Erzincan ve Sinop’a yapılacak bazı seferlerin karşılıklı olarak iptal edildiği kaydedildi.

ANKARA İÇİN KAR UYARISI

Yapılan son meteorolojik değerlendirmelere göre, Ankara’da bugün  başlayacak olan kar yağışı akşam saatlerinde kuvvetlenecek. Yağışın, yarın sabah saatlerinden itibaren hafifleyerek aralıklarla gün boyu devam etmesi bekleniyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü ise Ankara’da ulaşımda aksamalar, buzlanma ve dona karşı vatandaşların tedbirli ve dikkatli olması konusunda uyardı.

MEVSİM NORMALLERİNİN ALTINDA SEYREDECEK

Hava sıcaklığının;  Perşembe ve Cuma günleri  ülke genelinde 4 ila 6 derece azalarak, hafta boyunca mevsim normallerinin altında seyredeceği tahmin ediliyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nce yapılan son değerlendirmelere göre, yağışların, Şırnak, Siirt, Bitlis ve Hakkari çevrelerinde kuvvetli olmak üzere Güney Ege, Akdeniz, Orta ve Doğu Karadeniz kıyı kesimleri ile Güneydoğu Anadolu’nun doğusunda yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor. İç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı bekleniyor.

Rüzgarın genellikle güney ve güneybatı yönlerden hafif ara sıra orta, akşam saatlerinden itibaren Marmara ile Ege kıyılarında kuzeyli yönlerden kuvvetlice (40-60 km/s) esmesi bekleniyor.

KUVVETLİ YAĞIŞ UYARISI

Yağışların Şırnak, Bitlis ve Hakkari çevrelerinde kuvvetli kar, Siirt çevrelerinde kuvvetli yağmur şeklinde olması beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı (Ani sel, su baskını, ulaşımda aksama vb.) tedbirli ve dikkatli olunması gerekiyor.

BUZLANMA VE DON UYARISI

İç ve Doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı beklendiğinden, yaşanabilecek olumsuzluklara karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekiyor.

ÇIĞ UYARISI

Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda eğimin fazla olduğu alanlarda oluşabilecek çığ tehlikesine karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekiyor.

İDObüs’le 1 liraya 6 saatte İzmir’e gidilecek.

İDO CEO’su Önder Sezgi, Martta İDOBÜS projesine başlayacaklarını söyledi.

İDO CEO’su Önder Sezgi, “Trafiğe girmeden Kabataş’tan feribota binip 1 liradan başlayan fiyatlarla ve tek biletle 6 saatte İzmir’e varılabilecek” dedi.

İstanbul Deniz Otobüsleri’nin (İDO) CEO’su Önder Sezgi, mart ayı başında İDOBÜS projesini hayata geçireceklerini belirterek “Tıpkı düşük bütçeli havayolları gibi bir pazarlama stratejisiyle İDOBÜS’e 1 liradan başlayan bilet fiyatları uygulayacağız” dedi. Kabataş’tan kalkan feribotlarla tek bir biletle yolcuların Bursa’dan, İzmir’e, Çanakkale’ye, Balıkesir ve Manisa’ya gidebileceklerine dikkat çeken Sezgi “Avrupa yakasında oturanlar İstanbul trafiğine hiç girmeden, 6 saatte İzmir’de olabilecekler” diye konuştu. İDOBÜS seferleri için bir çizgi karakter de yaratılmış.

CEO DA GIRGIR’A KARİKATÜR ÇİZMİŞ
İDO’nun CEO’su Önder Sezgi’nin karikatürleri uzun süre Gırgır Dergisi’nin arka kapağında yayınlandığı için, bu çizgi karakterin yaratılması da ona önerilmiş. Ancak İdo Reis adı verilmesi düşünülen bu yeni karakter tasarlanması için halen İngiliz ajans Klaklak ile bir yerli ajans birlikte çalışıyor.

KÖPRÜ KAPANIRSA DEVREYE GİRECEK
İDO’nun 2012 planları arasında Ro-Ro projesinin de bulunduğunu anlatan Önder Sezgi şunları söyledi: “Ro-Ro projesi çok çevreci bir proje. İstanbul’un trafiğini oldukça ciddi şekilde rahatlatacak. Belki üçüncü körpüye bile gerek kalmayabilir. Hem zaman, hem yakıt tasarrufu sağlıyor. TIR’lar hiç İstanbul trafiğine girmeden, Ambarlı’dan kalkan Ro-Ro gemileriyle Bandırma, Bursa ve Eskihisar’a gidecekler.” Sezgi, İDO’nun Boğaz Köprüsü’nün bakıma alınması sırasında oluşacak trafik sorununun çözümüne katkı için SirkeciHarem arasındaki arabalı vapur servislerinde kapasite artırımına gideceklerini de sözlerine ekledi.

LONDRA’DA ‘YILIN ÖZELLEŞTİRME’ ÖDÜLÜ İDO’NUN DEVRİNE VERİLDİ
2011 yılının Türkiye’deki büyük özelleştirme projelerinden biri olan İDO, Avrupa’nın finans çevrelerinin yakından takip ettiği Euromoney yayın grubu bünyesindeki Project Finance Dergisi’nin düzenlediği proje finansman yarışmasında Yılın Özelleştirmesi ödülünü aldı. İDO’nun 861 Milyon dolar bedelle Akfen Holding, Tepe İnşaat, Souter Investments ve Sera Gayrimenkul ortak girişimiyle kurulan TASS Denizcilik ve Ulaştırma Hizmetleri AŞ’ye devredilerek özelleştirilmesinin 2011 yılının en iyi özelleştirmesi seçilmesinde, ihale sonrası süreçte işlemlerin hızla yürütülmesi ve işlemin aynı yıl içinde kapatılması etkili oldu. Pek çok farklı sektörde verilen ödüller için yılda ortalama 350 şirketin projesi yarışıyor.

 Fatih Sultan Mehmet., İstanbul’un Fethi’nde gemileri karadan yürüttü mü, yürütmedi mi tartışmasını bitirecek güzergah haritası ortaya çıktı.

GALERİ İÇİN TIKLAYIN

Türk tarihinin en ilginç olaylarından biri olarak tanımlanan İstanbul’un Fethinde gemilerinkaradan yürütüldüğü güzergahın belgeleri ortaya çıktı.

Harita mühendisi emekli Tümgeneral Cevat Ülkekul’un Topkapı Sarayı’ndaki arşivlerde bulunan haritalarda yaptığı çalışmalar sonucu,İstanbul’un fethi sırasında Haliç’e indirilen gemilerin kullandığı güzergahlardan biri olarak kabul edilen Dolmabahçe-Kağıthane bölgesine ilişkin belgeler ilk defa ortaya çıktı.

İstanbul Kültür AŞ’nin yayınladığı ”1453” dergisinde, Ülkekul imzalı ”Fatih Sultan Mehmed’in Donanma Gemilerini Karadan Denize İndirmesi Üzerine bir Araştırma” başlıklı makalede, bu bilginin gerçekliğini kanıtlamak için yapmış olduğu teknik çalışmalar detaylı bir şekilde anlatılıyor.

Makalede, İstanbul’un kuşatılması sırasında Fatih Sultan Mehmed’in donanma gemilerini karadan yürüterek Haliç’e indirmesi, kuşatmanın ve tarihinin en ilginç olaylarından biri olarak tanımlanıyor. Olayın Türk gemilerinin karadan yürütülmelerinin ilk değil, ikinci harekat olduğu belirtilen makalede, her ne kadar Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı savaş stratejisiyle, arazi durumu ve gemi sayısıyla mukayese edildiğinde oldukça küçük çapta bir harekat olarak değerlendirilebilirse de, Gazi Umur Reis’in Türklerde gemileri karadan yürüten ilk komutan olduğu kaydedildi.

Gemilerin karadan yürütülmesinin Fatih Sultan Mehmet’ten sonra da sürdürüldüğü ve küçük çapta benzer bir harekatın 1565 yılındaki Malta kuşatması sırasında da sandallarla da yapıldığı bildirilen makalede, daha önce yapılan tüm girişimlere rağmen, Fatih’in gemilerini karadan yürütüp denize indirmesi harekatının, arazi yapısı, savaş durumu ve gemilerin yapısı ve büyüklüğü dikkate alındığında günümüzde bile bugüne kadar yapılmış en cüretkar ve dahiyane bir hareket olarak değerlendiriliyor.

GEMİLER DENİZE NASIL İNDİRİLDİ?

İstanbul’un kuşatılması sırasında Osmanlı donanmasına mensup gemilerin, 22 Nisan 1453’te sabah vakti, Kasımpaşa limanındaki dere yatağı ağzında belirdiği, bu gelişme karşısında pek çok Bizanslı’nın şaşkınlık ve umutsuzluk içerisinde kaldığı belirtilen makalede, ”Bu gemiler buraya nasıl gelmişlerdi? Çünkü Haliç’in çıkışı noktası olan Karaköy-Eminönü bölgesi gerilmiş zincirlerle kapatılmıştı. Üstelik bu zincirler çözülmemiş ve yerinde duruyordu. Haliç’in diğer tarafı da Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin suyunu ve toprağını taşıyan bir alandı. Peki Osmanlı gemileri Kasımpaşa önlerine nasıl gelmişti?” ifadelerine yer verildi.

Makalede, Fatih’in kuşatma sırasında gemilerin karadan denize indirilmesinde izlenilen güzergaha ilişkin iki görüş bulunduğu anlatılarak, birinci görüşe göre, ”Gemiler, İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakası kıyılarından hareketle Kasımpaşa üzerinden Haliç’e indirilmiştir” deniliyor. İkinci görüşe göre ise ”Gemiler, Okmeydanı veya civarından denize indirildi” denilen makalede, bu söz konusu iki görüşün ortak noktası Osmanlı gemilerinin Kasımpaşa önlerinde Haliç’te konuşlanmış olduğu hususu olduğuna dikkat çekilerek, şu bilgilere yer veriliyor:

”Ancak gemi sayısı kadar, hatta ondan da önemli olarak gemilerin hangi güzergah izleyerek karadan götürüldükleri konusunda hale bir fikir birliği bulunmamaktadır. Gemilerin büyük olasılıkla Dolmabahçe bölgesinden veya Tophane limanı civarından yukarı çıkılarak, bugünkü Kumbaracı yokuşunu takiben, Asmalı Mescit’ten Tepebaşı yolu ile Kasımpaşa’ya indirildiği genel kabul görmektedir. Hangi görüş ortaya çıkarsa çıksın ortada iki gerçek bulunmaktadır. Birincisi, Fatih’in donanma gemilerini karadan ayırarak Haliç’e indirmiştir. İkincisi ise gemilerin karadan aşırıldığı güzergah zamanla kaybolmuş ve artık bilinmemektedir. Bu nedenle değişik görüşler bulunmaktadır.”

HARİTALAR İLK DEFA ORTAYA ÇIKTI

Türk denizciliği ve haritalar üzerinde araştırmalar yapan Ülkekul, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fatih’in gemilerin Haliç’e indirdiği güzergah ile ilgili fikir birliğinin bulunmadığını, bazılarını ise gemilerin karadan Haliç’e indirmediği yönünde olduğunu dile getirdi.

Ülkekul, Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde çalıştığı sırada ”Sultan Mehmet’in İstanbul muhasarasında ordularını yürüttüğü yolların haritası” adı altında bir dosya bulduğunu anlattı.

Ülkekul, ”Büyük olasılıkla 2. Mahmud, ecdadı Fatih’in dahiyane düşüncesi ve girişiminin canlı tanığı olabilecek, ‘donanma gemilerini karadan aşırıp denize indirdiği yolun’ giderek kaybolduğunu görmüş, yolun izlerinin büsbütün silinmeden kayıt altına alınabilmesi için söz konusu haritaları yaptırmış olabilir” diye konuştu.

Ülkekul, Topkapı Sarayı’nda bulunmuş olmaları, kapsadığı alan ve içerikleri birlikte ele alındığında söz konusu haritaların veya en azından bazılarının İstanbul’un fethine ilişkin bilgi vermek üzere özel olarak yaptırıldığı sorusunu akla getirdiğini söyledi. Haritaların büyük ölçekli olmaları ve kapsadığı alanlar incelendiğinde, kara harekatıyla ilgili olmadığının görüldüğünü belirten Ülkekul, ancak deniz harekatıyla ilgili olabilecek haritaların, içerdikleri arazi dikkate alındığında ilk akla gelenin Fatih’in İstanbul’u kuşattığında donanma gemilerini karadan yürütüp, denize indirdiği ve yolu belirlemek üzere 1870’li yıllarda özel olarak yaptırılmış olabileceğini ifade etti.

Dosyadakinin bir güzergah haritası olduğunu fark ettiğini ifade eden Ülkekul, haritanın üzerindeki yazılar ve resimlerin izinden giderek bilgisayardan İstanbul’un uydu görüntülerini incelediğini ve 9 pafta haritaya eşleştirdiğini kaydetti. 2 yıllık bir inceleme sonunda birinci paftanın Dolmabahçe’den başladığını, son paftanın ise Kağıthane deresinde bittiğini belirten Ülkekul, ”Bu ilk belirlemeye göre güzergah bazı araştırmacıların yazmış olduğu gibi Dolmabahçe bölgesinden başlayıp Kağıthane deresinde son buluyordu. Haritalardan çıkardığım, Fatih’in fetih sırasında gemilerini Dolmabahçe-Kağıthane güzergahından geçirmiş olabileceği tezidir. Bu güzergah zaten araştırmacılar tarafından ortaya atılan güzergahlardan biri. Benim buna getirdiğim yenilik ise bu güzergaha yönelik haritaların ilk defa benim tarafından ortaya çıkarılması. Bu haritaları da bu şekilde yorumluyorum” şeklinde konuştu.

Türk çipine Fransız kalındı!

Türkiye’nin elektronik pasaport ihalesinde, TÜBİTAK’ın ürettiği güvenilir çip tercih edilmeyip ihale, çipleri ‘güvensiz’ bulunan Fransız şirkete verildi.

Türkiye’nin elektronik pasaport ihalesinin Fransız devlet şirketi Gemalto‘ya verilmesinin yankıları devam ederken şok bir ayrıntı ortaya çıktı.TÜBİTAK‘ın ürettiği güvenilir çip tercih edilmeyip ihale, çipleri ‘güvensiz’ bulunan Fransız şirkete verilmiş.

Türkiye’nin elektronik pasaport ihalesinin, çipleri dünyada ‘güvensiz’ bulunmasına rağmen Fransız devlet şirketi Gemalto‘ya verilmesinin yankıları devam ediyor. TÜBİTAK‘ın, hem kimlikler hem de pasaportlar için güvenilir çip ürettiği, buna rağmen bu ürünün tercih edilmeyip ihalenin Fransızlara verildiği ortaya çıktı. Çiplerde en kritik unsur, içindeki işletim sistemi. Fransızlara asıl bağımlılığın sebebi de bu. İşletim sistemi üretildikten sonra çipin temin edilmesi çok daha kolay. TÜBİTAK, 2007 yılında Başbakanlık genelgesi ile kalabalık bir Ar-Ge grubu oluşturarak bu sistem üzerinde çalıştı. Toplam 27 milyon lira harcayarak ‘güvenilir çip’ üretmeyi başardı. Ancak söz konusu ürün şimdilik elinde kaldı.

Zaman, gelişmeleri dünkü nüshasında, “e-pasaport çipleri ihalesi ‘güvensiz’ Fransız şirketinin” başlığı ile duyurmuştu. 2007 yılında kurulan Ar-Ge birimi, sadece pasaportlar için değil genel anlamda kullanılacak bütün kimlikler için sistem üretecekti. e-devlet projesinin önemli bir ayağını bu e-kimlikler oluşturacaktı. TÜBİTAKbunun için Nüfus Genel Müdürlüğü, SGK, Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarla birlikte çalıştı. Altyapı başarıyla kuruldu. AKİS (Akıllı Kart İşletim Sistemi) testi geçti ve kullanıma hazır hale getirildi.

Darphane Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz ekim ayında 5 milyon adet çipli pasaport ihalesine çıktı. İhaleye katılan 5 firmadan 3’ü, TÜBİTAK’ın geliştirdiği bu sistemi kullanacağını açıklayarak teklif sundu. Bunlar; Malezyalı IRIS, ABD’li HID ve Fransız Arjowiggins’ti. Diğer iki firma ise Fransa Ulusal Meclisi ile Cumhurbaşkanlığı’nın ana hissedar olduğu Gemalto firması ile Alman-Tayland ortaklığı Smartrec’ti. İhale şartnamesine göre, yerli ürünle katılan firmalara yüzde 10 indirim sağlanacaktı. En düşük teklifi de TÜBİTAK’la birlikte çalışan Arjowiggins sundu. Fakat ihale, ‘hiç bir firmanın liyakatli bulunmadığı’ gerekçesiyle iptal edildi. İkinci ihaleye 22 Aralık 2011 tarihinde çıkıldı. Ancak bu kez büyük bir değişiklik vardı. İhale şartnamesi değiştirilerek ‘yerli ürün indirimi’ kaldırılmıştı. Gerekçe olarak, hangi ürünün ne kadar ‘yerli’ olduğunun tam olarak tespit edilemeyeceği gösterildi. TÜBİTAK’a Sanayi Bakanlığı tarafından verilen ‘yerli ürün belgesi’ de yeterli görülmedi. Bu ihaleye de aynı firmalar girmesine rağmen bu kez teklifleri kabul edildi. Sonuçlar, 12 Ocak 2012’de açıklandı. Buna göre Gemalto firması, ürün başına 1.54 Euro önererek birinci kabul edildi. 10 yıllık bir süreyi kapsayan ihaleye göre 5 milyon adet pasaport karşılığı, toplamda 7,7 milyon Euro ödeme yapılacak. Ancak Zaman’ın dün duyurduğu bilgilere göre, bu firmanın önerdiği çipler dünya çapında ‘güvensiz’ bulunan türden. Şifresi kırılmış durumda. Bu nedenle güvenlik sertifikası alamıyor. Oysa teknik şartnamede, önerilecek çipin dışardan müdahaleye karşı koruma sağlaması isteniyor. 2010 yılında Washington’da düzenlenen ve kendi alanında dünyanın en önemli konferanslarından biri olarak kabul edilen ‘BlackHat Conference’da Gemalto’nun ürettiği çiplerin ‘güvenlik zaafı’ taşıdığı açıkça ortaya konmuştu. Fransa devletinin, Gemalto’yu sübvanse ettiği ve yurtdışı ihalelerde şirket lehine lobi yaptığı belirtiliyor.

Fiber internette dünya liderleri arasında!

Turkcell Superonline, AT&T, Verizon, France Telecom, NTT ile birlikte fiber internet yatırımlarıyla ”dünyaya liderlik eden operatörler” arasında yer aldı.

Şirketten yapılan yazılı açıklamaya göre, telekomünikasyon sektöründe Avrupa’nın en önemli pazar araştırması vedanışmanlık firmalarından IDATE ”Fiber internette dünyaya liderlik eden operatörler” raporu yayınladı.

Raporda Türkiye ilk kez Turkcell Superonline ile en başarılı uygulamalar arasında yer aldı. Aralarında ABD, Fransa, Güney Kore, Hollanda, İsviçre, Japonya gibi gelişmiş ülkelerden dünya çapında büyük 10 operatörün yer aldığı rapora, Turkcell Superonline ile birlikte Türkiye de girmiş oldu.

Turkcell Superonline’ın Avrupa’da, hatta tüm dünya genelinde FTTH (eve kadar fiber) alanında kendini kabul ettirmiş önemli bir oyuncu olduğunun vurgulanan raporda, ”Turkcell Superonline, 2011 yılında sunmaya başladığı 1000 Mbps hızında fiber internetle Avrupa’da benzer ürünü sunan sayılı operatör arasına girdi” denildi.

Raporda, Turkcell Superonline’ın avantajlı kampanyalarla sunduğu ”ultra hızlı fiber internet” hizmetinin, markanın hızlı büyümesinde de önemli bir etken olduğu vurgulandı.

Turkcell Superonline Genel Müdürü Murat Erkan, raporda dünyanın önde gelen operatörleri arasında yer aldıkları için Türkiye adına gurur duyduklarını belirterek, açıklamada şu görüşlere yer verdi:

”Turkcell Superonline’ın fiber yatırımlarının Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasına bir adım daha yaklaştırdığına inanıyoruz. Yaptığımız 1,2 milyar lira yatırımla bugün 1 milyonu aşkın haneye 1000 Mbps hızında fiber interneti götürdük. Şirketimiz, Türkiye’yi dünyada bu hizmeti sunan ilk 5 ülke arasına soktu. Bu vizyona katkı sağlamayadevam edeceğiz.”

Erkan, 2012 yılında da yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini ve dünya çapında 60’ın üzerinde operatörle ses ve veri hizmetlerinde işbirliği yaparak operatörlerin trafiğini taşıyan operatör haline geldiklerini kaydetti.

Avrupa’nın internet üssü olan Frankfurt, Londra, Amsterdam ve Sofya’ya fiberle direkt erişim anlaşmaları yaparak ”vizesiz internet” dönemini başlattıklarını belirten Erkan, şunları kaydetti:

”Ortadoğu’nun kesintisiz en uzun karasal fiber internet altyapısı RCN’de (Regional Cable Network) ise vanayı 2012’nin ilk çeyreğinde açarak veri akışını başlatacağız. İpek Yolu’nu Fiber Yolu’na çevirmek vizyonuyla hayata geçirdiğimiz bu çalışmalarımızla öncelikli hedefimiz İstanbul’u dünyadaki altyapı ağının en önemli kilit noktalarından biri haline getirerek dünyanın internet üslerinden biri yapmak. Dünya devleriyle bir arada yer aldığımız bu raporu da şu ana kadar yaptığımız yatırımların ve çalışmaların ne kadar başarılı olduğunun en önemli göstergesi olarak değerlendiriyoruz.”


GDO ile ilgili tüyler ürperten iddialar.

Prof. Bülent Nazlı, hastalıkların yüzde 80’inin gıda kaynaklı olduğu uyarısında bulundu. Nazlı, yapay hormonlar nedeniyle 200’den fazla hastalığın hayvandan insana geçtiğini vurguladı.

“GDO insanlar için zararlı mı?” tartışması Türkiye’deki gıda terörünü yeniden gündeme taşıdı. Araştırmalar, son 20-30 yılda kanser başta olmak üzere birçok hastalığın ciddi oranda arttığını gösteriyor. Uzmanlara göre bu artışın nedeni gıda kökenli hastalıklar… Türkiye’de besin hijyeni deyince akla gelen ilk isim olan Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği kurucularından İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Nazlı bu konuda çok çarpıcı uyarılarda bulundu. Şap, tüberküloz, kuduz ve brusella gibi gelişmiş ülkelerin unuttuğu hayvan hastalıklarının Türkiye’de hâlâ etkili olduğunu ifade eden Nazlı, “Bunun gibi 200’den fazla hastalık hayvanlardan insanlara geçiyor. Ne yazık ki bu hastalıkları kontrol altına alamadık” dedi.

GDO’LU ÜRÜNLERİ TÜKETMEYİN

Tavuk etinin en şaibeli gıda olduğunu savunan Nazlı, GDO’lu ürünler için de insanları mutlak suretle uyardı. “Ticari açıdan baktığımızda hormon gibi ama ne etki yapar bilmiyoruz. Kesinlikle tüketilmemeli” dedi. 2005 yılında hormonlar üzerine 2 çalışma yaptıklarını anlatan Nazlı “30 adet kırmızı et, 30 adet et ürünü ve 30 adet sadakat olmak üzere 90 adet numunede anabolizan hormonları aradık. Genel olarak yaklaşık yüzde 10’u hormonlu çıktı. 6 yıl içerisinde Türkiye gıda güvenliği konusunda çok yol aldı. Bakanlık denetimlerini sıklaştırdı. Ancak bugün bu oran azalmış olsa da Türkiye’de hormon sorunu hâlâ var. Kaçak yollardan hayvanlarda hormon kullanılabiliyor. Çünkü çok kârlı bir iş ve inanılmaz bir rant söz konusu.” diye konuştu.

KANSERİN NEDENİ HORMON

Hormonların hayvanın etine de sütüne de geçtiğini belirten Prof Dr. Bülent Nazlı, kansere kadar giden süreci şöyle anlattı: “Östrojen yani dişilik hormonu karaciğerde safra birikimi sonucu sarığa neden oluyor. Toplar damarda bozukluklara, döl yatağı kanserine, sakat doğumlara, erken ergenliğe neden oluyor. Aynı şekilde östrojen hormonlu gıdaları tüketen erkeklerde kadınlık belirtileri ortaya çıkıyor. Androjen yani erkek hormonları ise ödemlere, hepatit, prostat kanseri gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Bunlar bilimsel olarak kanıtlandı.”

Yaban domuzları et diye satılıyor

Ülkemizde domuz eti probleminin yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Nazlı, evcil olan domuzların çiftliklerde üretilip yasal yollarla satıldığını ancak yaban domuzlarında durumun çok vahim olduğunu söylüyor. Nazlı, “Bir domuz yılda 30-40 yavru veriyor. Yaygın olduğu için bazı resmi birimler bu domuzları öldürmesi için köylülere teşvik veriyor. Özellikle kış aylarında inanılmaz sayıda yaban domuz öldürülüyor. İşte bu domuzların akıbeti belli değil. Sığır etine benzediği için ayırmak oldukça güç. Bunlar toplanıp büyük kentlerde kilosu 1-2 liraya satıldığı söyleniyor” dedi.

Veterinerler tehdit ediliyor

Benzeri sorunların mezbahalarda da yaşandığını söyleyen Nazlı sözlerini şöyle sürdürdü: “Kasaplar ve tüccarlar mezbahaları esir aldı. Veteriner bu ortamlara giremiyor. Girse de tehdit ediliyor. Çünkü veteriner sakıncalı bir hayvan gördüğünde imha edilmesini istiyor. Ancak işletmeci buna karşı çıkıyor. Müthiş bir denetim boşluğu var.” İthal hayvanların ciddi şekilde veteriner kontrolünden geçirildiğini söyleyen Nazlı, “Keşke bizim yerli hayvanlarımız ithal hayvanlar kadar kontrol edilebilse” dedi.

BUGÜN GAZETESİ

Fransa’da Ermeni tasarısını kabul etti

Fransa meclisi genel kurulu, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını suç sayılmasını öngören yasa teklifinikabul etti. Peki şimdi ne olacak?

Fransa meclisi genel kurulu, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti.

Genel kuruldaki oturuma 577 milletvekilinden sadece 70’e yakını katıldı. İki maddeden oluşan teklif, oy çokluğuyla kabul edildi.

Teklifin görüşülmesi yaklaşık dört saat sürdü.

7 Aralık’ta Fransa meclisi yasalar komisyonunda kabul edilen teklifin, başkanlık divanında hükümetin de itiraz etmemesi üzerine resmen gündeme alınması kararlaştırılmıştı.

Yasa teklifinde, ”Fransız yasaları tarafından tanınan soykırımların reddi, bir yıl ve 45 bin avro para cezasına çarptırılır” ifadesi yer alıyor. Fransa parlamentosu, 29 Ocak 2001 tarihinde, ”Fransa, 1915 yılındaki Ermeni soykırımını tanır” ifadesiyle kaleme alınan bir yasayı onaylamıştı.

Fransa meclisi, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören bir yasa teklifini 2006 yılında onaylamıştı. Ancak Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bu teklifin senatoya gelmesini engellediği için teklif yasalaşmamıştı.

Fransa’daki Sosyalistler, bu yasa teklifini Mayıs ayında senato gündemine getirmiş, ancak ezici bir çoğunlukla teklifin oylanma önerisi reddedilmişti.

Teklifin mecliste kabul edilmesi yasalaşması anlamına gelmiyor. Şimdi Senato’nun onayı gerekiyor.

Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri nisan ayında yapılacak ve teklifi daha önce engelleyen Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin şimdi desteklediği teklif ile seçimleri düşündüğü yorumları yapılıyor. Sarkozy, cumhurbaşkanlığında ikinci dönemi garantilemek amacında.

1.6 kuruşa yasal MP3!

Türkiye’nin en büyük mobil operatörü Turkcell, yeni müzik platformunda oldukça agresif bir fiyatlandırma politikası izliyor.

Turkcell, yeni müzik platformunda hem özel konserler yayınlayacak hem de ucuz MP3 indirme ve saklama olanağı sunacak.

Firmadan yapılan açıklamaya göre Turkcell kullanıcıları 3 milyondan fazla şarkı içinden istedikleri şarkı, albüm ya da sanatçıyı arayarak dinleyebiliyor, sevdikleri sanatçı adını kaydederek sanatçı radyolarına ulaşabiliyor, en iyi ve en yeni şarkı listelerine erişebiliyor ve 16 radyo türü arasından seçim yaparak müzik zevklerine uygun olarak önerilen şarkıları dinleyebiliyor. Dileyenler sevdikleri şarkıları cep telefonu ve bilgisayarlarına da indirebiliyor.

Kullanıcıların kendi listelerini oluşturabildiği Turkcell Müzik bu listelere mobil uygulamalar üzerinden erişim imkanı da sunuyor. Müzikseverler beğendiği şarkıyı ya da listelerini sosyal ağlar üzerinden arkadaşlarıyla paylaşabiliyor, Turkcell Müzik’in iPhone ve Android uygulamasındaki Soundhound işbirliği ile geliştirilen Ne Bu Çalan özelliği sayesinde duydukları herhangi bir şarkıyı dinletip bunun hangi şarkı olduğunu öğrenebiliyor. iPhone kullanıcıları Turkcell Müzik’ten cep telefonlarına başka herhangi bir programa gerek olmadan uygulama üzerine şarkı indirebiliyor ve indirdikleri şarkıları internete bağlı değilken de dinleyebiliyor.

YASAL MP3’TE DAMPİNG
Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Burak Sevilengül, konuyla ilgili açıklamasında Turkcell’in dijital müzikte ilklerin markası olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Turkcell, müşterilerinin hayatını zenginleştirmek vizyonu doğrultusunda en zengin, en güncel ve en kaliteli içeriği sunmayı ve en son teknolojileri kullanarak en iyi deneyimi yaşatmayı hedefliyor. Turkcell Müzik servisimiz ile dijital müzik piyasasında önemli bir açığı kapattığımızı düşünüyoruz. Her an her yerden müziğe erişebilme olanağını, ihtiyaç ve beklentiler doğrultusunda akıllıca tasarlanmış, çok kullanışlı web ve mobil uygulamalarımızla zengin bir deneyime dönüştürüyoruz. Bu yenilikçi deneyimle birlikte müşterilerimiz Turkcell Müzik’te 1.6 kuruş gibi başka hiçbir yerde bulunmayacakları fiyata yasal MP3 bulacak. “Hayat müziği paylaşınca güzel” diyor ve tüm müzikseverleri Turkcell Müzik’e bekliyoruz.”

Turkcell Müzik, zengin içeriklerinin yanı sıra sadece internetten yayınlanacak interaktif Turkcell Müzik konserleriyle de fark yaratma iddiasında. İlki 18 Kasım Cuma günü Yalın ile başlayan Turkcell Müzik konserlerine tüm müzikseverler davetliydi. Müzikseverler http://www.turkcellmuzik.com üzerinden yayınlanan konser sırasında Yalın’a sorular sordu, çalınmasını istedikleri şarkıları oylayarak konsere yön verdi.

Turkcell Müzik Konserleri 2 Aralık Atiye, 9 Aralık Model ve 16 Aralık Bengü konserleriyle devam edecek

Suçlu kokusundan bulunacak!

Adli Bilimciler Derneği Başkanı Hamit Hancı, Türkiye’nin, adli bilimler alanında dünya ülkeleri arasında yarışacak konuma geldiğini söyleyerek, suçluların artık kokusundan bulunacaklarını söyledi.

Anadolu’da gerçekleşen Adli Bilimciler Kongreleri sayesinde adli bilimcilerin birbirleriyle tanışıp ortak çalışmaya başladığını belirten Prof.Dr. Hancı, “Derneğimiz 2001 yılında kuruldu.

2001 yılından beri adli bilimler alanında çalışan Adli Tıp Uzmanları, Olay Yeri İnceleme ekipleri, Kriminal Laboratuvarlarda çalışan arkadaşlarımız ve üniversitelerde konuyla ilgili adli bilimler alanında çalışan tüm meslektaşlarımızı bir araya getirerek, bilgi alışverişinde bulunmak ve adli bilimlerin tüm alanlarında bir gelişme oluşturmak dolayısıyla kanuna, hukuka, yargılamaya bir destek sağlamak amacındayız” dedi.

Bu amaçla 2002 yılından beri Anadolu’nun değişik illerinde Anadolu Adli Bilimler Kongreleri düzenlediklerini anlatan Hancı, şöyle konuştu: “Burada adli bilimlerin her alanındaki kişiler katılıyorlar, Adli Diş Hekimleri, Adli Tıp Uzmanları, Adli Bilişimciler, Olay Yeri İncelemeler, Kriminal Laboratuvarda Çalışanlar, Adli Hemşireler, tüm alandaki arkadaşlar kongrelerimize katılarak bilgilerini paylaşıyor, böylece bilgi açısından güçlenmiş oluyoruz.

Son yıllarda bu kongreler sayesinde aynı alanda çalıştıkları halde birbirini tanımayan pek çok meslektaşımız ortak çalışır hale geldi. Bilgilerini paylaştılar ve bu paylaşımlarla çok yeni gelişmeler, yeni araştırmalar ve yeni makaleler doğdu. Pek çok alanda geliştiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.”

Türkiye’deki Adli Tıp Merkezlerinin dünyadaki gelişmiş adli tıp merkezleri ile aynı konuma geldiğini belirten Prof.Dr.Hamit Hancı, Türkiye’nin son 10 yılda adli bilimler alanında büyük atılımlar yaptığını açıkladı.

Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof.Dr. Hancı, Türk Adli Bilimi’nin dünyanın gelişmiş adli bilim merkezleri ile yarışır hale geldiğini söyledi. Bugün Adli Tıp Kurumu’nun gerek Kriminal Polis laboratuvarları, gerek Jandarma Kriminal, gerek üniversitelerin Adli Tıp Ana Bilim dallarının kendilerini inanılmaz geliştirdiğini anlatan Hancı, şunları söyledi: “Dünya standartlarında her türlü olayı çözebilecek alt yapıya, ekipmana ve elemana sahiptirler.”

Türkiye Adli Kurumu’nun güçlendiğini belirten Prof.Dr.Hamit Hancı, Adli Tıp Kurumu’nun artık olayları yerelde çözmesi gerektiğini belirtti. Adli Tıp Kurumu’nun bölgesel adli tıp şubelerinde ve grup başkanlıklarını güçlendirmesini öneren Prof. Dr.Hamit Hancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adli Tıp Kurumu özellikle güçlendi. Bununla beraber biraz daha merkezi yapısından uzaklaşıp periferi bölgesel adli tıp yapılanmalarını güçlendirirse daha yararlı olur düşüncesindeyiz.

Çünkü, en azından basit olaylar için vatandaşlar İstanbul’a gitmemelidir, artık olaylar yerelinde çözülmeli bölgesel adli tıp şubelerinde ve grup başkanlıklarını güçlendirmek gerekiyor. Biliyorsunuz, son zamanlarda cinsel saldırılarda, beden ve ruh sağlığının bozulması ile ilgili sorulan sorularda bir yıl, iki yıl sonra randevu verilmektedir. Halbuki bunlar yerinde adli tıbbın yerel şubelerinde veya üniversitelerin tıp fakültelerinin adli tıp anabilim dallarında çözülürse çok daha hızlı ve çok daha kolay sonuçlara ulaşılabilecek, insanlarda mağdur olmayacaklardır.”

ARTIK SUÇLU KOKUSUNDAN BULUNACAK

Adli Bilimler alanlarındaki gelişmelerden bahseden Prof. Dr.Hancı, artık koku köpeklerinin cesedin üzerindeki koku yoluyla şüpheliler arasındaki suçluyu bulabildiğini belirtti. Prof. Dr.Hamit Hancı, adli bilimlerdeki yenilikler hakkında şöyle konuştu:

“Adli bilimciler pek çok alanda gelişti özellikle son yıllarda Antropoloji alanı çok gelişti. Burdur’da yaptığımız kongremizin Genel sekreterlerinden Yar.Doç.Dr. Füsun Yaşar hanımefendi mesela Türkiye’nin ilk dental antropolüdür. Diş hekimi olup üzerine antropoloji doktorası yapmış, pek çok toplu mezarlarda olayları çözdü. Tokiskoloji alanında çok geliştik, pek çok zehir türünü rutin olarak, ayrıntılı olarak analiz edebiliyoruz.

Adli Tıp otopsi laboratuvarları çok gelişti, çok daha uygun ortamlarda otopsi yapabiliyoruz. Her bir otopsi salonuna röntgen cihazları konuldu, çok daha ileri geni tetkikler yapılabilmektedir. Bunun yanında adli böcek bilimi gelişti. Cesetlerin üzerindeki böceklerin analizi ile artık ölüm yerini ve ölüm zamanını saptayabiliyoruz. Adli palinolojinin gelişmesi ile cesedin üzerindeki polenlerden, bitki tozlarından ölüm yeri ve zamanını tespit edebiliyoruz.

Adli veterinerlik alanının gelişmesi ile bomba köpeklerinin yanı sıra ceset köpekleri, narkotik köpekleri ve banknot köpekleri geliştirildi. En son yeni gelişmelerden biri yakın zamanda gündeme gelecek, koku teşhis köpekleri, suçlunun kokusunu alarak, bu köpekler şüpheliler arasındaki suçluyu bulabiliyorlar.Adli bilim artık buna bile muktedirdir. Her alanda inanılmaz gelişmeler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.”

Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof.Dr. Hamit Hancı, adli tıbbın ve adli bilimlerin daha hızlı sonuç verebilmesi için, Adli Tıp Kurumu, Jandarma ve Polis Kriminal Laboratuvarları ile sürekli iş birliği halinde ve bilgi alışverişi halinde olunması gerektiğini sözlerine ekledi.