Aylık arşivler: Temmuz 2009

Türk'lerden Görünmezlik Pelerini

Küpeşte Ahşap Merdiven Yapımı ali rıza ocakçı 

 Türk araştırmacılarının büyük başarısı. Görünmezlik pelerini en sonunda gerçek oldu. Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (NANOTAM) araştırmacıları, cisimleri belli frekanslarda görünmez kılan nanoteknoloji tabanlı malzeme geliştirdi.

Türkiye’nin tek Descartes bilim ödülü sahibi olan Bilkent Üniversitesi NANOTAM Başkanı Prof. Dr. Ekmel Özbay’ın başkanlığını yürüttüğü projede doktora öğrencisi Atilla Özgür Çakmak tarafından geliştirilen "görünmezlik pelerini" teknolojisi, askeri araçların üzerine kaplanacak bir metamalzeme sayesinde istenilen frekans bandında, tankların hatta havadaki uçakların görünmezliğine olanak sağlıyor.

Görünmezlik pelerini, parazit ve gürültü oluşturmadığından dünya literatürüne de pek çok yenilik katıyor.

Prof. Dr. Özbay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yıllarda dünyanın en önde gelen araştırma merkezlerinin, üniversitelerinin tam ve kesin bir görünmezliğe ulaşabilecek teknolojileri geliştirmeye odaklandığını ifade etti.

Bu rekabete Türk araştırmacılar olarak kendilerinin de katıldığını dile getiren Özbay, NANOTAM’da geliştirdikleri metamalzeme tabanlı "görünmezlik pelerinin" dünyadaki benzerlerine göre yenilikler içerdiğini kaydetti.

"Görme" ya da "algılama"nın, bir cisimden yayılan ya da üzerine çarpıp saçılan elektromanyetik dalgaların algılayıcılara geri dönmesiyle gerçekleşen bir süreç olduğunu anlatan Özbay, "Görünmezlik sağlamak için yapılacak şey, saklanacak cismin elektromanyetik dalgaları saçmasını önlemek, dalgaların çarpmasını engellemek ya da çarpan dalgaların gelişigüzel saçılmasını önlemekle gerçekleşebilir. Herhangi bir cismin üzerine kaplanacak bu özel pelerin sayesinde cisimler görünmez kılınabiliniyor" bilgisini verdi.

"CİSİMLER ’GÖRÜNMEZ’ HALE GELEBİLDİ"

Prof. Dr. Özbay, merkezde yaptıkları başarılı deneyde, alıcı ve verici arasına konan metal bir silindirin elektromanyetik ifadelerle "görünmez" kılındığını bildirdi.

"Görünmezlik pelerini" olarak adlandırılan tam görünmezliğin, teorik olarak uzayda arındırılmış bir bölge yaratmakla mümkün olacağını belirten Özbay, geliştirdikleri metamalzemelerle saklanmak istenilen cismin etrafı kaplandığında cismi belli elektromanyetik dalgalar için görünmez kılmanın mümkün hale geldiğini kaydetti.

Bilim çevrelerinde "halının altına saklamak" olarak isimlendirilen pelerinleme yöntemi ile Bilkent Üniversitesinde gerçekleştirilen deneylerde radyo frekanslarında bir metal silindirin elektromanyetik ifadelerle görünmez hale getirildiğini bildiren Özbay, şöyle konuştu: "Normalde metal bir yüzeyin üzerine gelen dalgaları saçılıma uğratması ve hatta arkasında gölge bırakması beklenir. Oysa ki metal silindirin etrafına metamalzemeler kullanılarak örülen pelerin sayesinde elektromanyetik dalgaların yollarına hiç bir bozulma yaşamaksızın devam etmesi sağlandı. Bu çeşit bir sistemi dışarıdan elektromanyetik dalgalar yardımı ile tarayan bir okuyucunun ortaya yerleştirilen metal silindiri fark etmesi imkansızlaştırıldı."

-"ULUSLARARASI LİTERATÜRDE TÜRK BAŞARISI"-

Türkiye’nin bu çalışma ile birlikte görünmezlik pelerinini üretme teknolojisine erişebilen ABD ve iki Avrupa Birliği üyesi ülkenin ardından 4. ülke konumuna geldiğini bildiren Özbay, "Bilim merkezleri arasında bir rekabete olanak sağlayan bu yarış nefes kesici. Mükemmel görünmezliği elde etmek için sürekli geliştirilen ve güncellenen yeni tasarıların sanayiye ve askeri kullanımlara uyarlanmasıysa tahmin edilenden daha kısa sürede gerçekleşecek" dedi.

Ar-Ge çalışmalarının bu yılın başında "New Journal of Physics" dergisinde yayımlanarak literatüre girdiğini bildiren Özbay, görünmezlik deneyine dair detaylı bilgilerin popüler bilim dergisi "NTV Bilim"in Ağustos sayısında yayımlandığını belirtti.

-HARRY POTTER’IN GÖRÜNMEZLİK PELERİNİ

– Metamalzemeleri "doğada kendiliğinden var olmayan özellikler gösterebilen sihirli materyaller" olarak tanımlayan Özbay, görünmezlik pelerininin temel çalışma prensibinin J. K. Rowling’in romanlarındaki Harry Potter’ın görünmezlik pelerinlerinini hatırlattığını söyledi.

Görünmezlik pelerininin roman boyunca Harry’e düşmanlarının gözlerinden ve sezilerinden uzak, güvenli bir ortam sunduğunu vurgulayan Özbay, ülkelerin savunma sanayilerinin hedeflerinin yalnız filmlerde rastlanan bu teknolojilere benzer olduğunu ifade etti.

Görünmezliğin, bu teknolojiyi elinde tutabilen ülkelere üstün istihbarat yetileri kazandıracağını dile getiren Özbay, bunun çok uzakta olmadığını belirtti.

Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Askeri araçların üzerine örülecek bir pelerin sayesinde istenilen frekans bandında, tankların hatta havadaki uçakların bile görünmezliğine olanak sağlanabilecek. Pelerin günümüzde görünmezlik teknolojilerinde kullanılan örneklerinin aksine herhangi bir ekstra yayın yaparak parazit oluşturma ve düşmanın aklını karıştırmaya ihtiyaç duymadığından elektromanyetik açıdan herhangi bir gürültü yaratmasına gerek kalmayacak. Aracı kumanda eden askeri personel için çok daha sağlıklı bir seçim olabilecek.

Çalışmamızda mevcut yöntemleri daha da ileriye taşıdık. Eskiden havada asılı kalan cisimler görünmez kılınmakla uğraşılırken şimdi karada duran bir tankı da görünmez kılmak mümkün hale gelecek."

-"GÖLGE SORUNU DA ORTADAN KALKTI"-

Özbay, dünyadaki mevcut görünmezlik pelerini çalışmalarının henüz kesin bir görünmezlik sağlayabildiğini söylemenin mümkün olmadığını belirterek, şunları kaydetti: "Soğurulan elektromanyetik dalgalar, yerlerinde nüfuz edilememiş hareketli bir gölge bırakıyor. Bizim geliştirdiğimiz malzemeler ise bu gölge problemini de ortadan kaldırıyor. Görünmez kılınmak istenen cisme gönderilen elektromanyetik dalgaları yansıtmamak ve saçılıma uğratmamak artık tek amaç değil; ana hedef, bu arada arkada herhangi bir gölge de bırakmamak. İşin asıl zor kısmı bu. Bu söylenilenler doğrultusunda gerçekleştirilebilecek bir pelerinin çok maliyetli olacağı düşünülebilir. Oysa sözkonusu yapılar tamamen yalıtkan ve metallerden oluşuyor.

Çok ufak boyutlardaki yapıtaşlarından oluşacak pelerin, bu boyutlardaki imalat tekniklerinin gelişmişliğinin getirdiği yüksek üretim hızı ve hammaddesinin kolay temini ile gelen ucuzluk sayesinde şu anda yaygın tekniklerden çok daha az maliyetli olacak."

-"MANZARAYI BOZAN AĞAÇ GÖRÜNMEZ YAPILABİLECEK"-

Görünmezlik pelerininin sivil uygulama alanlarının da bulunacağını aktaran Özbay, vücudunda metalik implant ya da kalp pili taşıyanların da bu teknoloji ile güvenle MRI’a girmesinin sağlanabileceğini söyledi.

Özbay, medikal cihazların pelerinlenmesinin alışveriş merkezlerinde, havalimanları gibi güvenlik kontrol noktalarında da işleri hızlandıracağını, hastaların sürekli bir açıklama getirmek durumunda kalmayacağını dile getirdi.

Cep telefonu sinyallerinin rotalarını engellerden en az etkilenecek şekilde yönlendirmenin de bu teknoloji ile mümkün olacağını kaydeden Özbay, şöyle konuştu: "Rota üzerinde bulunan coğrafi engeller elektromanyetik dalgalar için ölümcül olabiliyor. Bir dalga kılavuzu rolünü üstlenecek olan pelerinleme teknikleri sayesinde bilgi taşıyan dalgalarımızı istediğimiz doğrultularda ve nispeten az kayıplarla yönlendirebileceğiz. Belki düşük kayıplar sayesinde daha az baz istasyonuna ihtiyaç duyabileceğiz. Duyarlı ekipmanları radyo dalgalarından, elektrik ve manyetik alanlardan koruyabileceğiz. Hatta daha da cüretkar konuşursak, bu malzemelerle ileride manzaranızı kapatan bir ağacı da pelerinleyerek, kesmeden görüş sahanızın dışına çıkarabileceksiniz."

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Yağmur damlasındaki sır

Küpeşte Merdiven Yapımı resimleri 

Bilim adamları yağmur damlalarının yeryüzüne düşüş anlarındaki sırrı ortaya koydu.

Yağmur damlalarının yeryüzüne düşüş anlarını inceleyen bilim adamları, damlaların yere çarpmadan önce parçalandığını ortaya koydu. İtalyan Corriere della Sera gazetesinde yayımlanan habere göre, Marsilya’da bulunan Aix-Marseille Üniversitesinde görev yapan bir grup Fransız bilim adamı, bulut içinde ilk oluştuğunda mükemmel bir küreyi anımsatan yağmur damlalarının, yeryüzüne düşüşleri sırasında nasıl daha düz bir şekil aldıklarını görüntüledi.

Havada oluşan bir yağmur damlasının yer çekimiyle yere doğru hareketi sırasında havanın direnciyle karşılaştığını belirten bilim adamları, bu durumun, damlaların yeryüzüne çarpmadan önce düzleşmesine ve parçalanmasına neden olduğunu kaydetti.

Sonuçları "Nature Physics" bilim dergisinin son sayısında yayımlanan araştırma, neden yeryüzüne düşen yağmur damlalarının farklı olduğu sorusuna yanıt veriyor.

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Havlamayı insan diline 'tercüme' eden cihaz

Ahşap Küpeşte Yapımı 

Köpeğiniz size derdini anlatsın, ister misiniz? Japon oyuncak üreticisi Takara Tomy, köpek havlamalarını insan diline ‘tercüme’ eden bir cihaz ürettiğini açıkladı.

Aynı işlevi gören Amerikan yapımı "Bowlingual’ın" benzeri olan cihazın yeni ve konuşan bir versiyon. Cihaz, mutluluk, üzüntü ve hayalkırıklığı dahil olmak üzere, altı duyguyu analiz edebiliyor. Sözgelimi köpeğiniz oyun istediğinde, alet ‘Benimle oyna’ diye sesli bir şekilde bunu tercüme ediyonr.

Firma sözcüsü Chie Yamada, "Köpek sahipleri bu aletle köpeklerinin dilinden anlamanın keyfini çıkaracak" diyor.

Cihazın köpek tasmasına takılı olan bir mikrofınu olan orjinal versiyonu 2002’de Nobel’e alternatif olarak verilen yeniden üretilmeyecek ve üretilmemesi gereken bilimsel çalışmalara verilen Ig Nobel ödülüne laik görülmüştü.

Yeni cihaz gelecek ay Japonya’da piyasaya sürülecek ve 212 dolardan satılacak.

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Dünya’nın en sağlam cep telefonu

Land Rover dünyanın en sağlam cep telefonunu piyasaya sürdü. Yeni telefon yüksek bir binanın tepesinden atıldı, filin altında ezildi, hatta fırında kızartıldı… Buna rağmentek parça kalmayı başardı. Arazi aracı üreticisi Land Rover, özellikle inşaatta çalışanların, dağcıların ve adrenalin tutkunu maceracıların ilgisini çekeceği düşünülen cep telefonu geliştirmek için telefon üreticisi Sonim’le çalıştı.
www.veteknoloji.com
Dayanıklılık testlerinde cep telefonunu parçalamak için türlü türlü yollara başvuruldu. Üzerinden Land Rover’la geçildi, çamura batırıldı ve fil tarafından ezildi. 
Fırında 150 derece sıcaklığa maruz bırakılan, yarım litrelik bira içinde bekletilen ve bir binanın ikinci katından aşağı fırlatılan cep telefonu bana mısın demedi.
www.veteknoloji.com
Bütün bu badirelerden tek parça çıkmayı başarabilen  cep telefonunu  415 dolar perakende fiyatıyla satışa sunan Tesco, ürüne güveniyor. Dünyanın en dayanıklı telefonu olarak piyasaya sürülen cihazın 3 yıl garantisi var.Piyasaya sürülmeden bir gün önce cep telefonunu kendi testlerine tabi tutmak isteyen İngliz The Sun gazetesi çalışanları ise telefonu nihayet 3 tonluk bir aracının altına koyarak ezmeyi başardı.Bu ‘radikal’ denemeye rağmen cep telefonunun ünvanının hakkını verdiğini teslim etmek gerek!

Cep telefonunun bataryası bin 500 saate kadar dayanabiliyor. Ürünün ayrıca 2.0 megapixel kamerası ve oldukça yüksek bir tona ayarlanabilen zil sesi var.

İngilizler çelik sağlamlığında olan telefona dünyanın en büyük GSM operatörlerinden biri olan Vodafone’un ezeli rakibi Orange Telekom abonesi olarak ayda 40 dolara sahip olabiliyor. Ürünün şimdilik sadece İngiltere’deki Tesco mağazalarında satılıyor.

Eski araba lastikleri yol olacak

Akdeniz Üniversitesince (AÜ) hazırlanan proje çerçevesinde atık araba lastikleri beton yolyapımında kullanılacak. Buna ilişkin ilk çalışma, Antalya’daki Necip Fazıl Caddesi’nde 150 metrelik alanda deneniyor.AÜ Çevre Mühendisliği Bölümünden Yardımcı Doçent Doktor Niyazi Demircan, AB ülkelerinde yapılan son yasal düzenlemelerle atık lastiklerin yakılmasının ve gömülmesinin yasaklandığını hatırlatarak, bu lastiklerin geri dönüşümü için projeler hazırlandığını belirtti.Kendisinin de İngiliz bir profesör arkadaşıyla atık lastiklerden beton üretilmesi üzerine konuştuklarını ve bu projeyi hayata geçirdiklerini anlatan Demircan, “bu proje sayesinde, hem atık lastikler doğaya zarar vermeden ortadan kalkacak, hem de maliyeti yüksek olan günümüz yol yapımı ucuzlayacak” dedi.
Demircan, projenin aralarında İngiltere, Romanya, Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkeden toplam 12 ortakla yürütüldüğünü belirterek, bu ortaklar arasında, üniversitelerin ve belediyelerin yanı sıra bazı firmaların da yer aldığını söyledi.

Türkiye’den projede AÜ ve Antalya Büyükşehir Belediyesinin bulunduğunu ifade eden Demircan, “2006 yılında AB fonlarından 3 yıllığına 1,5 milyon Avro’luk hibe alındı ve bu hibe 12 ortak arasında bazı kriterlere göre dağıtıldı. Projenin 4 ülkede uygulanmasına karar verilmişti. Güney Kıbrıs, İngiltere ve Romanya’nın ardından 4’üncü ülke de Türkiye. Diğer üç ülkede uygulandı ve son derece başarılı oldu” diye konuştu.

Projede ana amacın, lastiklerin içerisinde yer alan ve yüzde 15’ini oluşturan tellerin bazı tekniklerle harçta kullanılarak, darbeye, ısı farkına ve aşınmaya daha dayanıklı hale getirilmiş beton elde etmek olduğunu anlatan Demircan, şunları söyledi:

“Dünyada her yıl 1 milyar atık lastik açığa çıkıyor. Bunların dörtte biri AB ülkelerinde. Türkiye’de ise yılda 4 milyon atık lastik oluşuyor ve bunların yakılması halinde dumanı zararlı. Gömülmesi halinde ise kimi lastikler 100 yıla yakın bir zaman kaybolmayabiliyor. AB ülkelerinde de bu iki yöntemin yasaklandığını göz önüne alırsak, projenin önemini daha iyi vurgulamış oluruz. Bir lastiğin yüzde 15’lik kısmını kullanabiliyoruz. O kısım da lastik içerisindeki teller. Kauçuk kısımları da park düzenlemelerinde ya da bahçelerde kullanılabilir. Mesela İngilizler kiremit yerine kullanıyorlar. Bu da düşünülebilir.”

Türkiye’de yol yapımında mevcut sistemle, 60 santimetre kalınlığında bir yapının kullanıldığını ve bu yapıda kum, çakıl ve çimentonun yer aldığını belirten Niyazi Demircan, “eskiden kalınlık 60 santimetreyi bulurken bu sistemle sadece 20 santimetre kalınlıkta asfalt yol yapımı tamamlanmış olacak. Önce beton dökülecek ve üzerine 5 santimetrelik asfalt atılacak. Böylece yapım tamamlanacak. Hem kullanılan asfalt, hem çimento azalacak, hem de kum ve çakıl kullanımı ortadan kalkacak. Aynı zamanda yüzde 15’lik bir maliyet azalması ve enerjiden yüzde 30’a varan tasarruf sağlayacak” dedi.

Niyazi Demircan, asfaltın petrolden üretildiğini ve Türkiye’nin de bir petrol ülkesi olmadığının altını çizerek, bu projeyle birlikte daha ince bir asfalt tabakası kullanıldığı için ve ömrünün 30 ile 40 yıl arasında olması dolayısıyla ciddi bir tasarrufun yaşanacağını bildirdi.

TÜRKİYE’DE İLK DEFA ANTALYA’DA DENENİYOR

Yard. Doç. Dr. Demircan, proje uygulamasının Antalya’daki Necip Fazıl Caddesi’ndeki 150 metrelik alanda deneneceğini söyledi. Demircan, bunun 15 Temmuzda tamamlanmasının beklendiğini belirterek, yapım çalışması bittikten sonra gözlemlemeye başlayacaklarını bildirdi.

Atık lastiklerden elde edilen betonun, bilinen betondan çok daha dayanıklı olduğunun altını çizen Demircan, bu betonun sadece yol çalışmalarında değil, betonun olduğu her alanda kullanılabileceğini belirtti. Demircan, bu tip betonun alt yapı çalışmaları tamamlanmış noktalarda yapılması gerektiğini anlatırken, şunları söyledi:

“Bu beton alt yapısı tamamlanmış noktalarda kullanılmalı. Çünkü normal betondan daha dayanıklı olan bu betonun kırılması da daha zor olacaktır. Ya alt yapı çalışması bitmiş olmalı ya da alt yapı çalışmaları betonun dayanıklılığı göz önünde bulundurularak yapılmalı.”

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Ahşap KÜpeşte Merdiven Resimleri

İnsan ömrü 30 yıl uzayacak

Aubrey de Grey…  “Sonsuza kadar yaşamak mümkün, çözeceğim bu işi” diyor. “Herhalde hafiften sıyırmış” diyebilir, ciddiye almayabilirsiniz. Ama dünyadaki önemli biyologlar ve tıp adamlarının hepsi, fikirlerine tamamıyla katılmasa da kesinlikle ciddiye alıyor onu. Tezlerini çürütemiyorlar. Hikayesi kısaca şöyle: Bilgisayar mühendisiyken insanlığın en büyük sorununun yaşlanmak olduğuna karar veriyor ve bu sorunu çözmek için Cambridge Üniversitesi’nde gerontoloji okuyor. Sonra yaşlanmayı tedavi etmek için deneyler yapan bir vakıf olan SENS’i kuruyor. Şimdi dünyanın önemli merkezlerinde konuşmalar yapıyor, zenginlere derdini anlatarak deneyleri için bağış toplamaya çalışıyor. Eğer yeterli parayı bulur, deneyler istediği hızda ilerlerse önümüzdeki 25 yıl içinde büyük değişimler yaşayacağız. Ona göre şu anda 50 yaşlarında olan kişilerin 1000 yaşını görmesi hiç de uzak bir ihtimal değil. Ha bu arada onun ömrü bu değişimlerin yaşanmasına yetmezse, kendini dondurtmak için bir şirkete para vermiş. Zamanı geldiğinde hayata dönebilsin diye. Acayip diye boşuna demiyorum.

Siz biomedikal gerontologsunuz. Ne iş yapıyorsunuz yani?

-Yaşlanmayı yenmeye çalışıyorum, işim bu.

Yaşlılarla ilgilenen bilimdalı geriatri değil miydi? Sizinkinin farkı ne?

-Üç tip gerontoloji var: Bio-gerontoloji, geriatri ve biomedikal gerontoloji. Geriatri yaşlıların sağlık sorunlarıyla ilgilenir. Bio-gerontoloji yaşlanmanın sebeplerini derinlemesine çözmeye çalışır. Ama onlar sismologlar gibidir, depremlerin insanları öldürdüğünü bilirler ama nasıl engelleyebiliriz diye uğraşmazlar. Benim branşım olan biomedikal gerontoloji ise yaşlanmaya savaş açmıştır. Yaşlanmanın engellenmesi için yeni terapiler bulmaktır işi.

Bütün canlılar yaşlanıyor, hatta elektronik eşyalar, otomobiller bile. Doğal bir sonuç değil mi bu? Siz niye yaşlanmaya, tedavisi aranan bir illetmiş gibi yaklaşıyorsunuz?

-Doğal olmasına doğal bir sonuç ama söylediğin gibi makineler eğer iyi bakılır ve tamir edilirse yaşlanmaz. O yüzden hálá 100 yıllık arabalar çalışır durumda. Nasıl bakım ve onarım, makinelerin ömrünü uzatıyorsa, canlılarınkini de uzatır. Tek ihtiyacımız olan bu bakım ve onarımı insan vücudu üstünde gerçekleştirebilecek teknolojileri icat etmek.

Makalelerinizde, yaşlanmamıza sebep olan 7 adım var, bunları aşarsak olayı çözeriz diyorsunuz. Nedir 7 adım?

-Birincisi hücre kaybı. Zamanla hücreler ölür ve vücut yenilerini üretmemeye başlar. İkincisi mutasyon. DNA dizinimizde bazı değişiklikler olur ve bunun sonucunda hücreler ihtiyacı olan proteini üretemez hale gelir. Üçüncüsü hücrelerimizin enerji deposu olan mitokondrianın mutasyona uğraması. Dördüncüsü, ölmeye direnen hücreler. Yeni hücrelerin yapılması için bazılarının ölmesi gerek ama biz yaşlanınca bazı hücrelerimiz inat eder, yerlerini yeni hücrelere bırakmaz. Beşincisi dokuların sertleşmesi. Altı ve yedincisi de hücrelerin hem içinde hem dışında olan bir maddenin yok olması, böylece hücrelerin bölünme sürecini nasıl yapacağını unutması.

Somon balıklarının cinsel organlarını kesince yaşlanmaları durmuş. Bizi hormonlar da yaşlandırmıyor mu?

-Testesteron hormonunun yaşlanmayı hızlandırdığı bir gerçek ama çok çok az bir etkisi var diyebilirim. Dolayısıyla iğdiş etme yöntemiyle kimse uzun süre genç kalamaz.

MIT ÜNİVERSİTESİ YANILDIĞIMI İSPATLAYANA ÖDÜL VERECEK

Dünyanın en prestijli üniversitelerinden MIT’nin “Aubrey de Grey’in stratejilerinin yanlış olduğunu bulana para ödülü” koyduğu doğru mu?

-Evet. Doğrusu bu benim çok hoşuma gidiyor çünkü ben de en az MIT’deki bilim adamları kadar haklı olup olmadığımı bilmek istiyorum. O yüzden verilecek ödülün yarısını benim vakfım SENS karşılayacak.

50 YAŞINDA BİR İNSAN HASTANEYE YATIP 30 YIL GENÇLEŞECEK

Size göre bu 7 adımı nasıl aşarız?

-Benim stratejim şu: Hücrelerimizle ilgili bizi yaşlandıran bu 7 adımı engellememiz imkansız ama olduktan sonra düzeltebiliriz. Yani önlemek değil, tedavi etmek.

İyi ama nasıl? Bir ilaçla mı, aşıyla mı?

-İlaç denemez. Bu 7 adımın her biri için ayrı ayrı tedavi yöntemleri olarak düşün bunu, hepsi aynı anda yaşlı insana uygulanacak. İçinde ilaçlar da olacak, gen ve kök hücre terapilerine benzeyen kapsamlı yöntemler de…

Mesela sağlıklı ama orta yaşlı bir insan yaşlanmayayım diye hastaneye mi yatacak bu tedaviyi almak için?

-E tabii. İlk etapta ulaşmaya çalıştığımız, sadece hastanelerde uygulanabilen tedavi kokteylleri yapabilmek. Ama araştırmalar devam ettikçe yaşlanmaya başlayan insanların evlerinde alabilecekleri haplar ve enjeksiyonlar da çıkacak.

Kaç yıl daha uzun yaşamak için bütün bunlar?

-Limit yok, eğer bunu başarabilirsek sonsuza kadar yaşamak mümkün.

Kaç yaşında başlayacak insanlar bu yaşlanma karşıtı tedaviye?

-30 erken, 80 çok geç. En uygunu 50 yaş. Robust Human Rejuvenation (RHR) diye bir deyim kullanıyorum. Anlamı; “Sağlam İnsan Gençleştirmesi.” Sözünü ettiğim bu tedaviler 60 yaşında bir insana uygulandığında, o kişi 30 yaş gençleşiyor. 30 yıl sonra yeniden bu tedavileri uyguluyor, böyle böyle devam ediyor.

Kaç yaşına kadar?

-Dedim ya isterse sonsuza kadar.

E diyelim ki oldu, peki bin yaşındaki insan neye benzeyecek?

-Genç bir yetişkin gibi görünecek ve öyle hissedecek.

Film gibi bir şeyden söz ediyorsunuz. Bu söylediğiniz tedavi yöntemlerine ne zaman ulaşırız takriben?

-Şu anda hangi noktada olduğumuzu anlatayım önce: Farelerin ömrünü uzatmaya çalışıyoruz. İşe yarayan yöntemler var. Fakat bunu tam olarak senin anlayabileceğin şekilde kelimelere dökemiyorum. Farzet ki 1900 yılındasın, Wright Kardeşler’le ilk uçağı inşa etmelerinden tam 3 yıl önce röportaj yapıyorsun. “Ne durumdasınız” diye soruyorsun. Birkaç gün önce motora ekledikleri bir parçanın ne kadar önemli olduğunu sana anlatmakta güçlük çekeceklerdir. Ben de aynı durumdayım.

Yani daha çok yol var, öyle mi?

-Hayır. Önümüzdeki 10 yıl içinde farelerin ömrünü uzatmayı başaracağız. Bunu başardıktan 15 yıl sonra da sağlam insanın ömrünü 30 yıl daha uzatabilecek noktaya gelebiliriz. Fare deneylerinde başarılı olmamız çok büyük ihtimal, insana geçme hızımızın 15 yıl olması yüzde 50 ihtimal. Yani 25 yıl içinde büyük değişimler yaşamamız hiç de zor değil.

Henüz kansere çare bulunamadı, siz 1000 yıl yaşamaktan söz ediyorsunuz?

-İyi ama kansere çare bulmakla yaşlılığa çare bulmak arasında çok sıkı bir bağ var zaten. Kanserin oluşumu benim yaşlılığın sebebi olarak saydığım 7 adımla doğrudan ilintili. Örneğin şu anda özel olarak kanserin oluşumunu engelleyecek bir tedavi üstüne çalışıyoruz. Kanser hücrelerinin çoğalmasına neden olan bir gen var, onu tamamen silmekten söz ediyorum.

YILDA 100 MİLYON DOLAR

Tüm bu deneyler için ne kadar para lazım size?

-Maksimum hızda ilerlememiz için yılda 100 milyon dolar. Bu tabii fare deneyini halledene kadar.Farelerin ömrünü uzattıktan sonra kimsenin para bağışlamasına gerek kalmayacak çünkü bütün devletler gerekli parayı verecek.

Şu anda dünyadaki zenginlerden bağış bekliyorsunuz ama…

-Evet onlara stratejilerimi anlatıyorum ve destek olmalarını istiyorum. Henüz çok azı söylediklerimi kavradı ve bağış yaptı. Ama sayıları giderek artıyor, emin ol.

SENS adında yaşlanmayla savaşmaya odaklanmış bir vakfınız var. Bütün bu deneyleri o vakıf mı yapıyor?

-Hayır, topladığımız parayı dünyada bu işle ilgilenen prestijli laboratuvarlara veriyoruz, ayrıca SENS’in kendi laboratuvarı ve ekibi de var.

Sizden başka dünyada sadece yaşlanmayla ilgili araştırmalar yapan kaç şirket veya bilim adamı ekibi var?

-Pek yok, ama bu sorun değil çünkü bir çoğu Alzheimer hastalığını çözmeye uğraşırken aslında yaşlılıkla savaşmada işe yarayacak terapiler geliştirmiş oluyor.

2500 DOLARA KÖK HÜCRELERİNİZİ SAKLATMAK MÜMKÜN

Son 10 yıldır yeni doğmuş çocukların göbek bağı kordon bankalarında saklanıyordu. Mantık; kordondaki kök hücrelerin, çocuğun ileride başına gelebilecek önemli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmasıydı. Fakat şimdi teknoloji değişti, artık yetişkinlerin kök hücreleri de basit bir işlemle toplanıyor ve ihtiyaç halinde kullanılmak üzere dondurulabiliyor. Böylelikle hastalık ya da yaşlılık nedeniyle zarar görmüş, yıpranmış organlar kişinin sağlıklı kök hücreleri kullanılarak onarılabiliyor. Kök hücre saklama işi yıllar içinde ucuzladı da. Örneğin Assure Immune adlı şirkete 2 bin 495 dolar veriyorsunuz, kök hücrelerinizi alıyor. Saklama ücreti yıllık 219-349 dolar arasında değişiyor.

MESANENİN AYNISI YAPILDI SIRA DİĞER ORGANLARDA

Hepimiz sonsuza kadar yaşarsak dünya nüfusu ne olacak?

-Bunu tahmin etmek imkansız. Bugün itibariyla zaten büyük bir nüfus problemimiz var. Bunu başka gezegenleri yaşanacak hale getirerek de çözemeyeceğiz bana göre. O yüzden insanların ömrü uzadığında dünyada çok daha az çocuk olacak. Bu biraz zor bir seçim gibi görünebilir şimdilik: Uzun yaşamak mı, çocuksuz bir dünya mı? Ama zamanı geldiğinde eminim insanlık uzun yaşamayı seçecektir.

Sonsuza kadar yaşamak bütün ahlak kodlarını, inanç sistemleri çökertmez mi?

-Elbette hayır. Öyleyse senin mantığına göre, insanların iyilik yapmasındaki tek sebep öldüğünde cennete gitmek. Böyle bir şey olur mu! Öyleyse ateistlerin hiçbir ahlak kodu yok! İnsanlığın ahlaki temeli “iyilik yaparsan iyilik bulursun” mantığı üstüne kurulu değil mi? Ömrün uzamasıyla bunu niye kaybedelim?

Arada bir “Adam o kadar zengin ki, gençleşmek için gitmiş organlarını yeniletmiş” gibi efsaneler duyarız, bunlar efsane değil mi?

-Mantıklı değil. Eğer karaciğer yetmezliğinden musdaripseniz, karaciğer nakliyle sağlığınıza kavuşursunuz. Ama durduk yerde yeni bir karaciğer sizi gençleştirmez. O insan yine yaşlanır.

Peki bugünkü teknolojiyle organlarımın aynısından yaptırıp yaşlandığımda yenileriyle değiştirebilir miyim?

-O noktaya gelmemize çok az kaldı. Mesela araştırmacılar mesanenin aynısından yapmayı başardı. Şimdi diğer organlar üstünde çalışıyorlar.

Sizin de kendinizi dondurmayı düşündüğünüzü duydum. Doğru mu?

-Evet, bu işleme cyropreservation deniyor. Bunu yapan bir şirketle anlaştım.

İnsan öldükten sonra niye donmak ister ki?

-Eğer ömrüm bilimin yaşlanmayı yendiğini görmeye yetmezse öldüğümde dondurulmak isterim, niye istemeyeyim? Böylece bilim ilerlediğinde tekrar hayata dönebilirim. Hayata döndüğümde de ölüm sebebim neyse bilim ona da çare bulmuş olacak. Şimdilik bu dondurma işlemi ölmeden önce çok ileri derecede bunayan kişilere önerilmiyor. Çünkü o insanlar fonksiyonel olarak ölmemiş olsa da uzun süre önce beyinleri ölmüş oluyor. Bu durumu onarmak imkansız.

UZUN YAŞAMANIN 11 KURALI

Kızgın olmak iyidir. Harvard Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre öfkesini biriktirmeyen ve dışa vuran erkeklerin ölümcül kalp krizi geçirme riski yarı yarıya azalıyor.

Soğuk duş alın. 100 yaşını görenlere sırrınız nedir diye sorulduğunda buz gibi suya girmek cevabını verirler. Virginia Üniversitesi bilim adamlarına göre soğuk su, beyaz hücrelerin aktivitesini artırıyor, tümör oluşumlarını engelliyor.

Seks süperdir. Bristol Üniversitesi’ne göre haftada iki kez orgazm olmak ömrü 8 yıl uzatıyor.

Baharatlı hayat demek ağrısız hayat demek. Cincinnati Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre körinin içinde bulunan tumeric adlı madde hem sindirime iyi geliyor, hem de ödem ve ağrıyı önlüyor.

Hidayete erin, olsun bitsin. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre kiliseye düzenli gidenlerin, gitmeyen akranlarına oranla yüzde 21 daha uzun yaşadığı tespit edilmiş. Yani dindarlık ömrü uzatıyor.

Makul miktarda stres faydalıdır. Çoğu zarar ama ortalama stres ömrü uzatıyor. Hamileler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre stresli kadınların gamsız kadınlara oranla daha zeki ve yetenekli çocukları oluyor.

Şarkı söyleyin, içiniz açılsın. Düzenli olarak şarkı söylemek tansiyona ve çarpıntıya iyi geliyor. Bir koroda şarkı söyleyen yaşlı insanlar daha az doktora gidiyor, daha az düşüyor ve daha az ilaç kullanıyor.

Sert su saça ve çaydanlığa zarar, size faydalı. Çeşmeden akan suyun sert olduğu bölgelerde kalp hastalıklarına daha az rastlanıyor. Sert suyu faydalı yapan içindeki yüksek magnezyum ve kalsiyum oranı.

Diş ipi hayat kurtarır. Diş etlerinin iltihaplanması bağışıklık sisteminin yoğun çalışmasına sebep oluyor, bu da kalp hastalığının riskini artırıyor. Harvard Üniversitesi 12 yıl boyunca 41 bin erkeği izledi. Bu erkeklerden ağzında 24’ten az diş olanların yarısından fazlası felç geçirmiş.

Geç doğurun. Bir araştırmaya göre 40 yaşından sonra anne olan kadınların genç annelere göre uzun yaşama şansı 4 kat daha fazla.

Düşük kalori ömrü uzatır. Cornell Üniversitesi düşük kaloriyle yaşayan kişilerin ömrünün uzadığını 1930’larda kanıtlamıştı. Düşük kaloriyle yaşayan birinin günlük rutini şöyle: Kahvaltıyı pas geçiyorlar. Öğlen 1000 kalorilik bir öğün yiyorlar. Bu öğünde genelde karides, domates, zeytin, fındık, çilek veya kiraz var. Akşam yemeği de 600 kaloriyi geçmiyor.

FARZEDİN AUBREY BAŞARAMADI VE ÖLMEK KAÇINILMAZ OLDU…

Yüksek yerden düşerek ölmek en kolay ölümlerden biri. Eğer 145 metreden yüksek bir yerden düşerseniz yere 200 km hızla çarparsınız. Bu da çarpmadan sonra çok kısa bir süre içinde ölmeniz anlamına gelir çünkü sadece kalbiniz patlamakla kalmaz, kırılan kaburgalarınız akciğerinizi deler.

Kafanın koparılması da tercihe şayan olabilir çünkü sonuca çok çabuk ulaşılıyor. Giyotin kafayı vücuttan kopardıktan sadece 10 saniye sonra ölmüş oluyorsunuz.

Asılmak, eğer kişi yüksek bir yerden bırakılırsa son derece hızlı bir ölüm. Çünkü boyun anında kırılıyor. Alçak bir yerden bırakılırsa boynun çevresindeki halat damarları ve nefes borusunu yavaş yavaş sıkmaya başlar. Dolayısıyla kurbanlar dakikalarca can çekişiyor.

Boğulmak pek hoş değil. İnsan suyun altında nefes almaya çalıştıkça su nefes borusundan ciğerlere dolar ve göğüs patlayacakmış gibi yanmaya başlar. Bir sonraki adım nefes borusunun otomatik olarak kendini kapamasıdır.

Kan kaybından ölmek de eğer ana arterlerden biri kesildiyse hızlı olabilir. Mesela yırtık ya da kesik kalbe giden ana damar olan aorttaysa saniyeler için ölürsünüz. Yetişkinlerin vücudunda 5 litre kan var. 1 litresini kaybetmek vücudun tahammül edebileceği bir durumdur. Miktar 1.5 litreye çıktığında sık nefes almaya, susuz ve zayıf hissetmeye başlarsınız. 2 litreden sonra başınız döner ve bilincinizi kaybedersiniz.

Kalp krizinde göğüs sıkışır çünkü kalp kasları oksijensiz kalır. Ağrı vücudun üst kısmına ve başa doğru yayılır. Mideniz bulanır, tık nefes olursunuz, soğuk terler dökersiniz. Kriz kalbin ritmini tamamiyle bozup durdurduğunda bilincinizi kaybedersiniz.

Yanarak ölmek en beteri. Yangın sırasında alevler nedeniyle değil karbonmonoksit gazından zehirlendiğiniz için ölürsünüz. Eğer bu gazlar bilincinizi kaybetmenize neden olmaz ve alev alev yanarsanız inanılmaz bir acı içinde hayata veda edersiniz. Kimyasal yanıklar da feci. Mesela sülfürik asit önce damarlarınızı yakar, sonra da organlarınızı eritir

Kel Kalmak İstemiyorsanız…?

Küpeşte Ahşap Merdiven Yapımı

Kel kalmak istemiyorsanız dişlerinize iyi bakın!
İngiliz Daily Mail gazetesi, erkekler için uzun yaşamanın püf noktalarını açıkladı.
Almanya’nın Max Planck Enstitüsü’nde yapılan araştırmaya göre, kendinden 15-17 yaş genç kadınlarla evlenen erkeklerin ömrü yüzde 20 uzuyor. Ancak aynı şey kadınlar için geçerli değil. Kendisinden 15-17 yaş daha genç ya da yaşlı eşe sahip olan kadınların yaşam süresi yüzde 30 azalıyor.

Erkeklerin sağlıklı yaşam rehberindeki diğer tüyolar ise şöyle:

– Cüzdanınızı arka cep yerine göğüs cebinde taşımak bel ağrılarını azaltıyor.
– Ağrı kesici almayı bırakın. Harvard Tıp Fakültesi’ne göre, ağrı kesiciler yüksek tansiyona neden oluyor.
– Kel kalmak istemiyorsanız dişlerinize iyi bakın. Çünkü dişeti hastalıkları ile saç dökülmesi arasında bağlantı bulunuyor. Dişleri diğer elle fırçalamak ise beynin her iki lobunu çalıştırarak yeni hafıza hücreleri üretilmesini sağlıyor.
– Günde ikiden fazla şekerli içecek tüketen erkeklerde gut hastalığı riski artıyor.
– Günde beş elma, içerdiği liflerle bağırsak kanserini önlüyor.
– Fazla et tüketmek saç dökülmesine ve sertleşme sorunlarına neden oluyor. Her gün seks yapmak ise sperm kalitesini yükseltiyor.
– Güneşte her gün en az 10 dakika kalmak saç dökülmesinden libido düşüklüğüne her derde deva oluyor.

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Yerli cep telefonları geliyor

 Yerli cep telefonu marka ve modelleri yıl sonundan itibaren tazgahlarda görülmeye başlanacak. Yıl sonunda piyasaya çıkarılacak olan yerli cep telefonları, kullanıcılarına seçme özgürlüğü veriyor BTK İkinci Başkanı Galip Zerey, uzun süredir MOBİSAD ve bağlı şirketlerin müdürleri ile görüşmeler yaptıklarını, bunun sonunda ilk prototip yerli telefonun üretildiğini söyledi.

Zerey, Gençcell firması tarafından üretilen telefonların, yüksek fiyatlı telefonlardaki gibi özelliklere sahip olmayacağını, yurtdışından ithal edilen 200 TL altındaki telefonlarla eş değer özelliklere sahip olacağını kaydetti. Zerey, geçtiğimiz ay “Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” kapsamında kabul edilen 40 TL maktu vergi uygulamasının yerli üretim için bir avantaj olduğunu da kaydetti.

Gençcell Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Gölcü ise General Mobile firması ile Türkiye’de ilk üretimi yaptıklarını, bu bağlamda 20 adet prototip cihazı üreterek yurtdışına kalite kontrolüne gönderdiklerini kaydetti. Gölcü, “Gönderdiğimiz cihazların tamamı onay aldı. Sanıyorum bu yılın sonunda itibaren vatandaşlarımız Türkiye’de üretilmiş yerli cep telefonlarını kullanmaya başlayacaklardır” diye konuştu.

Gölcü, ilk etapta üretim tesisi kurmadan General Mobile ile bu işlemi gerçekleştirdiklerini, bu bağlamda DST 700 adlı cihazın üretimini yaptıklarını kaydetti. 150-200 TL arası, 200-300 TL arası ve 500 TL ve üzeri olmak üzere 3 tipte telefon üretimi yapacaklarını belirten Gölcü, şu anda Türkiye’nin kendi markasını oluşturmadığını ama yerli üretimin desteklenmesi ile yerli bir markanın da oluşabileceğini söyledi. Gölcü de 40 TL’lik maktu verginin bir avantaj olduğunu ancak, malzeme maliyetlerinin düşürülmesi ve SSK primi konusunda destek olunması durumunda yerli telefon üretiminin artacağını söyledi.

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

Vista SP2 Türkçe hazır!

 Windows Vista için Türkçe SP2 hazır: İndirin!
Microsoft SP2’yi nihayet Türkçe Vista için de indirmeye sundu. Gerekli bağlantı ilk kez burada.
Microsoft, yaklaşık 1 ay önce 5 dili destekleyen Vista SP2’yi yayınlamıştı. Ve nihayet Türkçe Windows Vista kullanıcıları için de ikinci servis paketi yayınlandı. Yeni servis paketinde bulacağınız geliştirmeler şu şekilde:

Güvenilirlik
• SP1 zamanından beri ortaya çıkan ve sistemde sorun çıkardığı keşfedilen kodlar düzeltiliyor

Performans
• Uykudan uyandıktan sonra kablosuz bağlantılarda ortaya çıkan performans problemleri gideriliyor
• Windows Search 4 sisteme dahil ediliyor ve arama performansı artıyor
• Group Policy entegrasyonu ile indeksleme performansı artıyor
• Sidebar eklentilerindeki RSS performans problemleri çözülüyor

Uyumluluk
• Tüm uyumluluk güncellemeleri Windows Vista SP2 ile tek bir paket içinde geliyor
• Spysweeper ve ZoneAlarm artık POP3 e-posta hesapları ile çalışabiliyor
• Service Pack Clean up tool (Compcln.exe) ile eski dosya sürümlerinin arkalarında bıraktığı disk alanı temizleniyor
• Uyumsuz ve sistemde probleme neden olabilecek aygıt sürücülerine karşı uyarı veriliyor
• Sistem logu geliştirilmiş, sistem daha iyi yönetilebiliyor

Download:
Windows Vista SP2 Türkçe – 32 bit x86
Windows Vista SP2 Türkçe – 64 bit -x64
Windows Vista SP2 ISO (32 ve 64bit)

Not1: Eğer bağlantılara tıkladığınızda hata mesajı alıyorsanız sayfayı yenilemeyi deneyin. Yoğunluk nedeniyle hata ile karşılaşılabiliyor…

Not2: Vista SP2’yi kurabilmeniz için sisteminizde SP1’in kurulu olması gerekiyor. Zira SP2, SP1’den önceki güncellemeleri bünyesinde barındırmıyor.

Not 3: Vista SP2, aynı zamanda Windows Update üzerinden de dağıtılıyor… Update üzerinden alacağınız SP2 boyut olarak indireceğiniz SP2’den muhtemelen daha küçük olacaktır. Yaklaşık 500 MB indirmek istemeyenler bu yolu seçebilir…

Yoğun indirmeler yüzünden site görüntülenmeyebilir. Eğer direkt indirmek isterseniz linkler aşağıdaki gibi:
Windows Vista SP2 Türkçe – 32 bit (x86)
Windows Vista SP2 Türkçe – 64 bit (x64)
Windows Vista SP2 Türkçe (32bit ve 64bit ISO)

Bilgi için: Microsoft
Telefon: (212) 258 59 98 pbx

Toplam Ziyaretçi SayasıKimler ÇevrimiçiBlog counter

küpeşte ahşap merdiven yapımı